Zamanın Kalbi. Amy Blankenship

Читать онлайн книгу.

Zamanın Kalbi - Amy Blankenship


Скачать книгу
koyu renk saçları vardı. Korku dolu bir saygıyla bakarken, tuhaf bir rüzgarın yüzünü okşadığını hissetti. Yumuşak saçlarının uçları, bu rüzgarın çarptığı yüzünü gıdıkladı.

      Adam ona çok çekici bir gülüş sunuyordu. Sonra onu şaşkınlığa düşürerek parmaklarını şıklattı ve iki adam hiç yoktan ortaya çıkarak çantalarını alıp onlarla beraber yukarı çıktılar. Onları izlerken Kyoko’nun gözleri büyüdü, ama bir şey diyemeden önce diğer adam ellerini kendisininkilerin içine aldı ve dudaklarına götürerek ona prenslere yakışır bir şekilde bir öpücük verdi.

      "Benim adım Kotaro ve sizin gibi çekici birinin çok ağır bir şey taşımak zorunda kaldığını görmek istemiyorum. Şimdi, beni takip ederseniz, size kalacağınız yeri göstereceğim.” Kotaro elini, kendi elinin içinde tutarak özgüvenle döndü ve merdivenleri çıkmaya başladı.

      Adamın parmakları ve kolundaki ani ısınma vücuduna yayılmaya başlamış gibi duruyordu… koruyucu kanını uyandırarak. Bu saklaması gereken bir sırdı. Kotaro, sabırla beklediği kişinin o olduğunu bilerek kızın elini hafifçe sıktı. Odaya girdiği anda bunu hissetmişti.

      Kyoko kendi kendine ‘Tanrı beni centilmen erkeklerden korusun. Neyin içine düştüm böyle?’ diye düşünerek nazikçe kaşını kaldırdı.

      Dönüp, ağzı açık orada dikilen Tama’ya omuz silkti. Kyoko başını yana eğdi ve bir kaşını kaldırdı. “Tama dikkatli ol, böyle durursan sinekleri avlayabilirsin.” Sonra o toparlanamadan döndü ve sadece Kotaro olarak tanıdığı adamın esnek biçimini takip etti.

      Gizlice, kendisi ve Tama’nın puanlarını tuttuğu hayali yazı tahtasına zihninden tebeşirle yazdı. Merdivenlerden yukarı çıkarlarken burnundan soluduğunu duydu ve artık oyunu kazandığını biliyordu.

      Merdivenlerden inen başka bir genç çocuğun yanından geçtiler ve çocuk geçerken bakmadı bile, Kyoko kalbinden bir şeyin hızla geçip gittiğini hissederek nefesi kesildi. Çocuk neredeyse yavaş hareketlerle geçerken bütün sesler kayboldu. Sonra kalbi bir atışlık tekleyip ardından hızlanınca her şey normale döndü.

      Teninden, bir şeyi özlüyormuş gibi… veya daha ziyade bir şeyi kaybetmiş ve korkunç şekilde özlüyormuş gibi bir rahatsızlık hissi geçti. Bu garip tepkiden kurtulmayı çalışırak, bilmemesinin daha iyi olduğunu düşünüp yanından geçip gidenin kim olduğuna bile bakmadı.

      Tama, Kyoko’nun zihninden homurdanmasını neden olacak şekilde, “Evet, en azından burada ağzının suyunu akıtmak için yeterince erkek var” diye fısıldadı.

      Merdivenlerin başında, iki tarafında da birçok kapı bulunan uzun bir koridora doğru Kotaro’yu takip ederek döndü. Bunların yatakhane kapıları olduğunu varsayıyordu ama adam ne yavaşladı ne de herhangi birinde durdu. Koridorun sonunda GÄ°RMEYÄ°N yazan bir kapı aralığı vardı. Kotaro ve çantalarını taşıyan iki kişi, yalnızca bir başka merdiven katını daha dönmek için ait odukları yermiş gibi incelikle oradan geçince kafası biraz karıştı.

      Tama, Kyoko’nun etrafını çevirerek “bence seni zindana gönderiyorlar” diye alay etti.

      Kyoko omzunun üstünden ona sırıttı “Yukarı çıkıyoruz aşağı değil seni ahmak.”

      Tama başının arkasına bir fiske atarak “kulenin tepesinde boş, soğuk bir oda o zaman” dedi.

      Bir başka şık merdiven katına geldiklerinde 'eh en azından formumu koruyacağım,’ diye düşündü sonra başka bir koridoru geçtiler, ama burası güzeldi. Zemin bile mermerden yapılmış gibi duruyordu. Kapılar birbirinden çok uzaktı. Bu koridorda yalnızca üç oda vardı ve kendi kendine, belki Kotaro nerede kalması gerektiğini bile bilmiyordur diye endişelendi.

      Kotaro, bu koridora birçok kişinin girmesine bile izin verilmediğinden çok özel biri olması gerektiğini düşünerek son kapıya yürüdü ve bunun tüm kampüsteki en iyi oda olması gerektiğini biliyordu. Odanın ön tarafına doğru adım attı ve kız ile genç arkadaşının ona yetişmelerini bekledi.

      Kotaro sırıttı, kız gergindi. Bunu koklayabiliyordu. Heyecanlı, zümrüt yeşili gözlerine baktı ve kalbinin şimdiden bocaladığını hissetti ama şimdilik kendisine söyleneni yapacaktı.

      Elini yukarı kaldırdı. “Şimdi ayrılıyorum ama bir şeye ihtiyacınız olursa…” ona odanın anahtarını uzatarak kızarmasına neden olan bir bakış attı, aslında cesurca reverans yapıp ardından iki adama kendisini takip etmelerini eliyle işaret etti.

      Kyoko ve Tama kalkık kaşlarıyla, dönüp gözden kayboluncaya dek onları izlediler, sonra Kyoko tekrar kapıya baktı ve güçlükle soludu. Tam orada, kapının üzerinde, altın harflerle Kyoko Hogo yazan bir isim levhası vardı.

      Tama kıs kıs gülerek kardeşine hafifçe vurdu. “Biliyorsun… böyle yaparak sinekleri avlayabilirsin.”

      Kyoko daha önce kendisine verdiği puanı zihninden silerken gözlerini devirdi.

      Anahtarı alarak kilidi, ardından çekingen bir şekilde içeriyi gözetleyerek kapıyı açtı.

      Tama’nın gözleri faltaşı gibi açılıp onun önüne geçerek ilerledi. “Olamaz! Bu oda neredeyse bizim evin tamamı kadar büyük.” Hayret dolu sesi, sessizlikte yankılandı. “Bu kısımda korkunç bir depo- dans kulübü açabilirsin.”

      Kyoko “yani, zindanımı sevdin mi?” diye sorarak puanı ait olduğu yere geri koydu.

      *****

      Kyoko, Tama’ya teşekkür edip onu yoluna gönderdikten iki saat sonra banyoda eşyalarını raflara yerleştiriyordu. Beş kişinin girebileceği kadar büyük olan küvete tekrar baktı.

      Homurdanarak küçük kardeşinin sözlerini taklit etti “Olamaz!”

      Hepsinin bir hata olup olmadığını yeniden düşünürken, ensesine değen saçları hissedebiliyordu. Kendi kendine “evet” diye fısıldadı. Her an birisi ortaya çıkıp, eşyalarını toplamasını söyleyebilirdi. Yalnızca yanlış odada bulunuyor olması gerektiğini biliyordu.

      Kyoko dışarı çıktı


Скачать книгу