Yazgi . Морган Райс
Читать онлайн книгу.odası. Şu an Assisili Aziz Francis Ki- lisesi’ndesin. Burası aynı zamanda onun dinlenme yeridir. Dinimizde oldukça kutsal bir yerdir. İnsanlar yani hem in- sanlar hem vampirler buraya hacca gelir, binlerce mil uzak- tan sırf bu noktaya ayak basmak için. Francis hayvanların ve insan ırkı haricindeki tüm canlı yaratıkların aziziydi, buna bizim ırkımız da dâhil. Burada mucizelerin gerçekleştiği söy- lenir. Burada onun enerjisi sayesinde korunuyoruz. Buraya şans eseri ayak basmadın. Burası senin için bir geçit yeri. Yolculuğuna, bizzat kendi meşakkatli yoluna başlaman için bir sıçrama tahtası.”
Adam dönüp Caitlin’e baktı. “Şunun üstünden atladı- ğında” dedi, “bir yolculuğa çıkarsın. Ve bazıları yıllar alır, millerce sürer.”
Caitlin düşündü. Bütün olanlar onun için çok fazlaydı. Bir yolculuğun içinde olmak istemiyordu. 21. yüzyılda, Ca- leb ile birlikte evde, huzur ve güven içinde olmak, tüm bu kâbusu geride bırakmak istiyordu. Seyahat etmekten; sü- rekli kaçmaktan, aramaktan yorulmuştu. Tekrardan normal bir hayat, sıradan bir genç kızın hayatını istiyordu. Fakat kendini böyle düşünmekten alıkoydu. Biliyordu ki bu işe yaramıyordu. İşler sonsuza dek değişmişti ve bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. Normal hayatının bu olduğunu ha- tırlattı kendine. Artık eski ortalama insan olan Caitlin de- ğildi. Artık daha yaşlıydı. Daha bilgeydi. Ve bu ister hoşuna gitsin ister gitmesin, özel bir görev üzerindeydi. Bunu kabul etmek zorundaydı.
“Peki, benim yolculuğum ne?” diye sordu Caitlin. “Vara- cağım yer neresi? Tam olarak nereye gidiyorum?”
Adam onu son koridorun en ucuna kadar götürdü; bü- yükçe, özenle düzenlenmiş bir mezarlığın önünde durdular. Caitlin mezardan yükselen enerjiyi hissedebiliyordu. Bunun Aziz Francis’in mezarı olduğunu hemen anladı. Onun yakı- nında dururken kendini yenilenmiş, daha güçlenmiş ve ken- dine gelmiş hissediyordu. Geri gelen bu güçlerin insani mi yoksa vampirlere ait mi olduğunu merak etmekteydi. Eski güçlerini öyle özlüyordu ki!
“Evet, hâlâ bir vampirsin” dedi rahip. “Endişelenme. Sa- dece kendine gelmen zaman alıyor o kadar.”
Düşüncelerini korumayı unutmasından ötürü utansa da sözleri onu rahatlatmıştı.
“Çok özel birisin Caitlin” dedi. “Irkımızın sana çok ih- tiyacı var. Sen olmadan diyebilirim ki ırkımızın tamamı ve tüm insan soyu yok olmanın eşiğine gelecek. Sana, senin yardımına ihtiyacımız var.”
“Ne yapmam gerek?” diye sordu.
“Zırhı bulmalısın” dedi. “Zırhı bulmak için babanı da bulman gerekecek. Baban zırhı korumakla görevli. Onu bulmak için de önce meclisini bulmalısın, yani gerçek meclisini.”
“İyi de nereden başlamam gerektiği konusunda en ufak bir fikrim yok” dedi. “Neden bu zamanda ve bu yerde oldu- ğumu dahi bilmiyorum. Neden İtalya? Neden 1790?”
“Bu soruların cevaplarını kendi başına bulmalısın. An- cak seni temin ederim ki tekrardan bu zamana dönmenin çok ama çok özel nedenleri var. Göreceğin özel insanlar ve gerçekleştireceğin belirli eylemler var. Bu yer ve zaman seni zırha götürecek.”
Caitlin düşündü. “Babamın nerede olduğunu bilmiyorum. Nereden başlamam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok.”
Rahip ona dönüp gülümsedi. “Aslında biliyorsun” diye cevap verdi. “Sorunun da bu işte. Sezgilerine güvenmiyor- sun. Kendi derinliklerini araştırmayı öğrenmen gerek. Bunu şimdi dene. Gözlerini kapa ve derin nefes al.”
Caitlin onun söylediğini yaptı.
“Kendine sor: Gitmem gereken bir sonraki yer neresi?”
Caitlin zihnini zorlayarak denileni yaptı. Hiçbir şey olmadı.
“Nefesinin sesini dinle. Zihnini huzurlu tut.”
Caitlin gerçekten odaklanıp gevşeyerek denileni yaptığın- da kafasından görüntüler geçmeye başladı. Sonunda gözle- rini açıp ona baktı. “İki yer görüyorum” dedi. “Floransa ve Venedik.”
“Evet” dedi rahip. “Çok güzel.”
“Ama kafam karıştı. Nereye gitmeliyim?”
“Bir yolculukta yanlış seçim yoktur. Her istikamet bizi farklı bir yere götürür sadece. Seçim senin. Çok güçlü bir yazgın fakat aynı zamanda özgür bir iraden var. Her adımda bir seçim yapabilirsin. Mesela şimdi bir seçimle karşı karşı- yasın. Floransa’da sorumluluklarını yerine getirecek ve zırha daha yakınlaşacaksın. Sana bu yüzden ihtiyaç var zaten. An- cak Venedik’te gönül işlerini göreceksin. Gönlün ve görevin arasında bir seçim yapmalısın.”
Caitlin’in içi karardı.
Gönül işleri. Bu Caleb’in Venedik’te olduğu anlamına mı geliyordu?
Gönlü Venedik’e kayıyordu. Fakat mantıklı düşündü- ğünde kendinden beklenileni yapması için bulunması gere- ken yerin Floransa olduğunu biliyordu.
Daha şimdiden bitap düşmüştü.
“Artık yetişkin bir kadınsın” dedi. “Seçim senin. Ancak duygularını takip edersen kalbin kırılacak” diye uyardı. “Kalbin çizdiği yol asla kolay değildir. Ve hep umulmadık şekildedir.”
“Kafam karıştı.”
Rahip, “En iyi kararlarımızı rüyalarda veririz” dedi. “Yan tarafta bir dehliz var; bu gece uyuyup dinlenebilir ve yarın sabah karar verebilirsin. O zamana kadar tamamen kendine gelmiş olursun.”
“Teşekkür ederim” dedi Caitlin uzanıp elini sıkarak.
Rahip tam gitmek için arkasını dönmüştü ki Caitlin’in aklı başına geldi. Ona sorması gereken bir soru daha vardı, içlerinden en önemlisi hem de. Ama bir yanı bunu sormak- tan çok korkuyordu. Titriyordu. Konuşmak için ağzını açtı fakat dili damağına yapışmıştı.
Rahip koridorda yürüyor ve köşeyi dönmeye hazırlanı- yordu ki tam o anda Caitlin cesaretini topladı. “Dur!” diye bağırdı. Sonra daha yumuşak bir sesle, “Lütfen, bir sorum daha var” dedi.
Adam durdu fakat arkasını dönmedi. Sanki sormak üzere olduğu şeyi anlamış gibi tuhaf bir şekilde yüzünü ona dön- memişti.
“Bebeğim” dedi titreyen bir sesle. “O…O…kurtuldu mu? Yani yolculuktan? Hâlâ hamile miyim?”
Rahip yavaşça dönüp yüzüne baktı. Sonra göz kapakları- nı düşürdü.
“Üzgünüm” dedi sonunda, bunu o kadar yumuşak söyledi ki Caitlin onu duyup duymadığından emin değildi. “Sen za- manda geri gittin. Çocuklar yalnızca zamanda ileri gidebilir. Çocuğun yaşıyor fakat bu zamanda değil. Sadece gelecekte.”
“İyi ama…” diye söze girdi titreyerek. “Ben vampirlerin zamanda sadece geri gidebileceğini, ileri gidemeyeceğini dü- şünmüştüm.”
“Doğru” dedi. “Korkarım ki çocuğun senin var olmadı- ğın bir zaman ve yerde yaşıyor.” Tekrar gözlerini yere indirdi. “Çok üzgünüm” diye ekledi. Bu son sözlerin ardından arka- sını dönüp çıktı. Caitlin ise sanki kalbine bir hançer saplan- mış gibi kalakaldı.
Dördüncü Bölüm
Caitlin Francis Manastırı’nın ıssız odasında otururken açık pencereden dışarı, geceye doğru baktı. Ağlamayı bırakmıştı. Rahibin yanından ayrılmasının, yitip giden ço- cuğuyla ilgili kötü haberleri almasının üstünden saatler geç- mişti. O saatten beri ne gözyaşlarına hâkim olabilmiş, ne de işler başka türlü olsa yaşayacağı hayatı düşünmeyi bırakabil- mişti. Her şey çok