Kardeşlerin Yemini . Морган Райс
Читать онлайн книгу.Darius bir bakışıyla, Raj'ın cansız askerin kılıcını aldığını, öne atılıp son anda onu koruduğunu fark etti.
Havayı bir başka kılıç sesi doldurunca Darius kendine doğru gelen diğer bir hamleyi bu sefer Desmond'ın engellediğini gördü. Raj ve Desmond öne atılarak, savunma yapmalarını beklemeyen saldırganlarına karşılık verdiler. Ruhları ele geçirilmiş adamlar gibi kılıç savuruyor, onları püskürtürlerken silahları düşmanlarını karşılıyor ve kıvılcımlar çıkarıyordu. Adamların her birine İmparatorluk askerleri tam olarak savunmaya geçemeden ölümcül darbeler savuruyorlardı.
İki asker düştü, ölmüşlerdi.
Darius kardeşlerine karşı minnet duydu, burada yanı başında dövüştükleri için sevinçliydi. Orduyla artık tek başına yüzleşmeyecekti.
Darius uzanıp kumandanın cansız bedeninde duran kılıç ve zırhı kaparak Desmond ve Raj'a katıldı ve birlikte maiyetinde kalan altı subaya saldırmak için öne atıldılar. Darius kılıcı yukarı kaldırırken ağırlığının keyfini çıkarıyordu. Gerçek bir kılıcı ve gerçek bir zırhı tutmak son derece güzel duygulara boğmuştu onu. Kendini yenilmez hissediyordu.
Darius öne atıldı ve kuvvetli kılıç darbesini zırhıyla engellerken bir imparatorluk askerinin zırhının arasından kılıcını geçirmeyi başarıp onu omzundan bıçakladı. Asker hırıltılar çıkararak dizlerinin üstüne çöktü.
Dönüp zırhını sallayarak yandan gelen bir darbeyi engelledi ve ardından tekrar dönüp zırhını bir gibi silah kullanıp bir başka saldırganın yüzüne çarparak onu düşürdü. Sonra bir diğer asker ellerini kafasının üstüne kaldırıp Darius'un boynuna darbesini indirmeden hemen önce etrafında kılıcıyla dönerek düşmanı karnından yardı ve öldürdü.
Kulaklarında keskin çelik sesleri yankılanırken Raj ve Desmond yanına gelip öne atılarak diğer askerlere karşı hamle üstüne hamlelerle dövüşe devam ettiler. Darius tüm o tahta kılıçlarla yaptıkları antremanları hatırladı ve şimdi gerçek savaşın ortasında ne kadar büyük savaşçılar olduklarını anladı. Kendini öne atarken bu eğitimlerin onu ne kadar geliştirdiğini fark etti. Bunlar olmadan bu yetiyi edinebilir miydi emin değildi. Kendi başına, sadece iki eliyle kazanmaya, her ne olursa olsun içinde bir yerlerde onu çağıran ve ne anladığı ne de anlamak istediği sihire doğru çekilmemeye son derece kararlıydı.
Darius, Desmond ve Raj maiyetten geriye kalanları yere serince savaş alanın ortasında bir başlarına durduklarında uzaktan yüzlerce İmparatorluk askeri nihayet hızla onlara doğru geliyordu. Kendilerini toplayarak savaş çığlıkları atıp üzerlerine doğru saldırıya geçtiler.
Darius orada durup önüne bakarken hızla nefes alıp veriyor; elindeki kılıçla artık kaçacak hiç bir yeri olmadığını fark ediyordu. Askerlerin oluşturduğu mükemmel tabur harekete geçerken ölümün onu karşılamaya geldiğini fark etti. Tıpkı Desmond ve Raj gibi ayaklarını yere sıkı bastı, alnındaki terleri sirdi ve onları karşıladı. Hiç kimse için geri çekilmeyecekti.
Bir başka savaş çığlığı duyuldu, bu sefer geriden geldi ses. Darius geriye baktı ve mutlulukla karışık şaşkınlıkla gördü ki tüm köy halkı öne atılıp, saldırıya geçmişti. Bir çok dava arkadaşının öne atıldığını, ölen İmparatorluk askerlerinden kılıç ve kalkanlarını alarak saflara katılmak için koşturduklarını gördü. Köy halkının çelik malzemeleri ve silahları alarak savaş alanını bir dalga gibi kapladıklarını ve kısa süre sonra onlarcasının gerçek silahlarla kuşanmış olduğunu gururla fark etti. Çelik malzeme ve silah alamayan Darius'un onlarca genç arkadaşı böyle bir savaşta yer almayı umarak ellerinde ucunu sivrileştirdikleri kısa ve tahta mızrakları, yanlarında ise tahta yay ve okları idareten kullanıyorlardı.
Hepsi bir anda aynı hareketle saldırdı, her biri İmparatorluk ordusuyla yüzleşmesinde Darius'a katılırken hayatları pahasına savaşıyordu.
Uzakta kocaman bir bayrak sallandı ve bir trompet sesi duyuldu, İmparatorluk ordusu harekete geçmişti. İyi disiplinli, omuz omuza hareket ederek etten duvar oluşturan ve köy topluluğuna doğru mükemmel şekilde saf tutarak yürüyen yüzlerce İmparatorluk askeri tek vücut öne doğru gelirken çıkan mahmuzların sesleri havayı dolduruyordu.
Darius, arkasında korkusuzca duran adamlarını harekete geçirdi ve imparatorluk saflarına yaklaştıklarında bağırdı:
"MIZRAKLAR!"
Halkı kısa mızrakları Darius'un kafası üstünden savurarak havada uçmalarını ve alan boyunca hedefleri vurmalarını sağladı. Yeterince sivri olmayan tahta mızrakların çoğu zırha çarptı ve zarar vermeden sekti. Fakat bunlar, zırhlardaki deliklerden bazılarına isabet edip askerlerin etlerine saplandılar ve böylece bir avuç İmparatorluk askeri uzakta çığlık atarak yere düştü.
"OKLAR!" diye bağırdı Darius, öne doğru ilerlemeye devam ederken kılıcı yukarıda tutuyor, arayı kapıyordu.
Çok sayıda köylü durdu, hedef aldı ve özellikle de hiç silahı olmayan köylülerden kesinlikle bir saldırı beklemeyen İmparatorluk askerlerini şaşırtan şekilde, havada yay çizerek açıklık alana inen onlarca sivrilmiş tahta oku yaylım ateşiyle fırlattılar. Çoğunluğu hiç zarar vermeden zırhlardan sekti fakat yeterli sayıda ok hedeflerini bulup askerleri boğazlarından ve eklemlerinden vurarak birçoğunu daha yere düşürdü.
"TAŞLAR!" diye bağırdı Darius.
Çok sayıda köylü öne gelip sapanlarını kullanarak taşları fırlattılar.
Küçük taşlardan oluşan bir baraj göklerden süzülürken zırhlara çarptığında çıkardıkları sesler havayı doldurdu. Bir kaç askere gelen taşlar onları düşürdüyse de kalan çoğu durup kalkanlarını veya ellerini kaldırarak saldırıyı durdular.
Bu hamleler İmparatorluk'u yavaşlattı ve saflarında belirsizliğe yol açtı ancak onları durdurmaya yetmedi. İlerlemeye devam ederken, üstlerine yağan oklar, mızraklar ve taşlara rağmen sıralarını hiç bozmuyorlardı. Yaptıkları şey zırhlarını kaldırmaktan ibaretti, eğilmeye bile tenezzül etmeden parlak çelik kargılarını havaya kaldırarak yürüyor; uzun, çelik kılıçları bellerinde sallanırken sabah ışığında çınlıyorlardı.Darius ilerleyişlerini izlerken yaklaşanların profesyonel bir ordu olduğunu ve bunun mutlak ölüm anlamına geldiğini biliyordu.
Birden bir gürültü duyuldu. Darius baktı ve ön saflardan onlara doğru dörtnala gelen, her birinde uzun baltalı kargılarını tutan bir subayın sürdüğü üç kocaman zertayı gördü. Zertalar yüzlerinde öfkeyle onlara gelirken tozu dumana katıyorlardı.
Ona doğru gelen bu hayvanları görünce Darius kendini hazırladı; üstündeki asker sırıtarak baltasını kaldırdı ve aniden ona doğru fırlattı. Darius bu hızı hiç beklemiyordu, son anda bu hamleden kaçındı ve canını zar zor kurtardı.
Fakat arkasında, çocukluğundan beri tanıdığı bir çocuk o kadar şanslı değildi. Balta göğsüne inip onu deldiğinde duyduğu acıyla çığlık attı. Ağzından kanlar boşanırken sırt üstü düştü ve bakışlarını göğe dikti.
Öfkelenen Darius döndü ve zertayla karşılaştı. Zamanlamasını mükemmel şekilde ayarlayamazsa bunun sonucunun ölüm olacağını bilerek bir süre bekledi.
Darius son saniyede yoldan yuvarlanarak çekildi ve bu sırada zertanın altından kendini çekip kılıcını savurarak zertanın bacaklarını yardı.
Zerta çığlık atıp yüzüstü yere düşerken sürücüsü üstünden uçup köylülerin olduğu grubun ortasına düştü.
Kalabalıktan