İstenen . Морган Райс
Читать онлайн книгу.bulunmazsam bunu başkası yapacak. Ve eğer bana ilgi duymuyorsa bunu hemen öğrenmeliyim, değil mi?”
Jasmin “Hala tek yaptığının konuşmak olduğunu düşünüyorum,” dedi.
Maria ona parladı. “Bir saat sonra gel de bak, kimin tek yaptığının konuşmak olduğunu görürsün.”
Scarlet konunun değişip kendisinden başka bir konu hakkında konuşulmasından rahatlamıştı. Bütün negatif ilginin hızlı bir şekilde etkisini kaybedeceğini ve her şeyin düşündüğü kadar da kötü olmadığını düşünerek umutlanmıştı. Sonuçta herkes dedikodu yaparken çok çabuk konu değiştiriyordu. Ama Sage ve Maria ile birlikte olacakları bir sonraki dersi düşününce midesine kramplar girdi.
Köşeyi döndüklerinde Scarlet’in midesindeki kramplar daha da arttı: orada, bir duvarın dibinde Vivian ve arkadaşları kümelenmişti. Birbirlerini dirsekleriyle dürtüp ona baktılar ve sonra kıkırdayıp fısıldaştılar.
Vivian döndü ve zafer kazanmış gibi bir gülümsemeyle ters ters baktı. Scarlet onu, o kusursuz yüzündeki adiliği, kendisini internette rezil etmiş olmasının verdiği aşağılık intikam hissini görebiliyordu. Bir an Scarlet o kadar öfkelendi ki, kendisini ona saldıracakmış gibi hissetti. İçinde büyük bir öfkenin kabardığını, o karıncalanmayı, öfkenin ayaklarından parmak uçlarına kadar her yanına yayıldığını hissetti. Ne olduğunu anlamıyordu: Kötü bir şeyler olmadan önce oradan bir an önce uzaklaşmak istiyordu.
Yanlarından geçerken Vivian sesli bir şekilde “Bak, bak, bak…” dedi. Hava aşırı derecede gergindi.
“Gelene de bakın. Blake’in artığı.”
Jasmin ona cevabı yapıştırdı: “Bu oldukça doğru bir ifade, özellikle Blake’in seni reddettiği düşünüldüğünde.”
Maria sinirli bir şekilde çıkışarak “Ne o, bunu yüzüne karşı söylemeye çok mu korkuyorsun da internette mesaj gönderiyorsun?” dedi.
Vivian’ın ve arkadaşlarının suratı asıldı. Scarlet utanmıştı. Bütün bunların bir an önce geçip gitmesini istiyordu. Arkadaşlarına sadakatleri için minnettardı, ama bunun büyük bir savaşa dönüşmesini istemiyordu.
“Ve bütün bu sözleri dansa birlikte katılacağı bir kavalyesi bile olmayan bir kız söylüyor,” gözüne hedef olarak Maria’yi kestiren Vivian cevap verdi. “Ezik,” dedi.
“Başkalarının artıklarını toplamaktansa kavalyemin olmamasını tercih ederim,” Maria ağzının payını verdi.
Scarlet sessizce “Lütfen Maria,” dedi. “Haydi, buradan gidelim.”
Bir an iki gruptaki kızlar da birbirlerine atılacak gibi oldular, bu hemen büyük bir savaşa dönüşebilirdi. Scarlet ne kadar öfkeli olsa da, gerçekten daha fazla tartışma ve kavga istemiyordu.
Arkadaşlarını dürttü ve yavaşça yürümeye devam ettiler, koridorun ucuna doğru ilerlediler. Scarlet Vivian’ın seviyesine düşmek istemiyordu.
İki grup birbirinden iyice ayrıldıktan sonra Scarlet birden bir şey hissetti. Bu daha önce bilmediği oldukça garip bir histi. Bir anda tüm duyuları alarma geçti: arkasından karanlık bir enerjinin yaklaştığını görmekten ziyade bunu hissetmişti. Bunun nasıl olduğunu kendisi de bilmiyordu. Daha sonra bu hissi daha da belirgin hale geldi: koridorda olan biten her şeyi en ince ayrıntısına kadar duyuyordu. Arkasından ona yaklaşan bir kızın ayak seslerini duydu.
Işık hızıyla reaksiyon gösteren Scarlet birden vücudunun kendi kendine arkaya döndüğünü hissetti, daha sonra eğilirken eli yukarı kalktı ve kendini kafasının arkasına doğru gelen bir başkasının elini yakalarken buldu.
Scarlet yukarı doğru baktı ve Vivian’ın bileğini yakaladığını görünce şaşkınlığa uğradı. Vivian’ın avucunda koca bir sakız topağı olduğunu ve yüzündeki şaşkın ifadeyi gördü. Daha sonra ne olduğunun farkına varabildi: Vivian gizlice arkasından ona yaklaşmıştı ve sakızı saçına yapıştırmak üzereydi. Nasıl olduysa Scarlet bunun farkına varmış ve sakızı yapıştırmasına birkaç santimetre kala son anda dönüp buna engel olmuştu.
Scarlet aynı şekilde dururken, Vivian’ın bileğini inanılmaz bir güçle büktüğünü fark etti; Vivian dizleri üzerine çöktü ve acı içinde bağırmaya başladı.
Koridordaki herkes durdu, etrafta büyük bir kalabalık toplandı.
Vivian “Canımı acıtıyorsun!” diye bağırdı. “Bırak beni!”
Hemen etraflarında toplanlar “DÖVÜŞ! DÖVÜŞ!” diye bağırmaya başlandı.
Scarlet içinde büyük bir öfkenin kabardığını hissetti, bu öfkeyi kontrol etmekte zorlanıyordu. Vücudundaki bir şey onu zarar görmekten koruyordu ve şimdi de o şey bu kızın bileğini kırarak öcünü almak istiyordu.
Maria “Neden bıraksın ki?” diye bağırdı. “Neredeyse saçına sakız yapıştıracaktın.”
Vivian “Lütfen,” diye inledi. “Üzgünüm!”
Scarlet kendisine neyin hâkim olduğunu anlayamıyordu ve bundan dolayı aklını kaçıracaktı. Bir şekilde, son anda kendisini durdurmayı başardı. Sonunda onu bıraktı.
Vivian’ın bileği yana düştü ve zorlukla ayağa kalkarak arkadaşlarının arasına koştu.
Scarlet kalbi çarparak döndü ve arkadaşlarıyla koridorda yürümeye devam etti. Yavaş yavaş koridorlar yeniden canlanmaya başladı, dağılırlarken herkes birbiriyle fısıldaşıyordu. Scarlet’in arkadaşları onun etrafını çevirdi.
Maria hayranlıkla “Aman tanrım, bunu nasıl yaptın?” diye sordu.
Jasmin “Bu inanılmaz bir şeydi!” dedi. “Onu yere serdin.”
Becca “Saçına neredeyse sakız yapıştıracak olmasına inanamıyorum,” dedi.
Maria “Hak ettiğini buldu,” dedi. “İyi iş, kızım. Bence artık sana bulaşmadan önce iki kere düşünecek.”
Ama Scarlet kendisini iyi hissetmiyordu. Kendisini bomboş ve tükenmiş hissediyordu. Ve ona olanlar hakkında daha da şaşkın bir haldeydi. Bir taraftan, doğal olarak onu zamanında yakalamış ve kendisini savunmuş olmaktan dolayı heyecanlıydı. Ama aynı zamanda nasıl olup da bu şekilde reaksiyon gösterebildiğini anlayamıyordu.
Gözleri daha da acıyordu ve baş ağrısı giderek daha da kötü bir hal alıyordu; kulağa ne kadar çılgınca gelirse gelsin, bir şekilde değişiklik geçirdiğini hissetmekten kendini alamıyordu. Ve bu onu hiç olmadığı kadar korkutuyordu.
Zil çaldı ve sınıfa doğru ilerlemeden önce Scarlet Blake’in orada durduğunu gördü. Birkaç arkadaşıyla beraberdi ve onlardan birisi dirseğiyle onu dürtünce dönüp Scarlet’e baktı. Bir an gözleri karşılaştı. Scarlet yüzündeki ifadenin en anlama geldiğini anlamaya çalıştı. Geri dönüp yanına gelmesini ve ona bir şans daha vermesini dünyada her şeyden daha çok istiyordu.
Ama bir anda dönüp arkadaşlarıyla birlikte ters yöne doğru yürüdü.
Scarlet kalbinin kırıldığını hissetti. Hepsi bu kadardı. Artık ona ilgi duymuyordu. Bu bir tarafa, onunla konuşmuyordu bile. Onu tanımıyordu. Bu canını her şeyden çok acıttı. Gerçekten bir şeyler paylaştıklarını düşünmüştü ve bütün bunların bu kadar hızlı bir şekilde sona erebileceğini, böyle basit bir şekilde ondan uzaklaşabileceğini düşünmemişti. Neden ona karşı en azından biraz daha anlayışlı olmamıştı? En azından kendisini açıklaması için neden ona bir şans vermemişti?
Daha günün ilk dersi bile başlamamışken Scarlet kendisini