Merakli Bİr Kedİnİn Günlüğü. R. F. Kristi
Читать онлайн книгу.seğiren burnunu çekerek “Ne de olsa Polo'nun Babası” dedi Charlotte.
Nepal'e gitme nedeniyle ilgili olarak Polo'ya hiçbir şeyden bahsetmeyeceğimize dair Terrance'a söz verdik.
“Ne zaman yola çıkıyorsunuz?" diye sordum.
“Yarın” diye havladı Terrance.
“Hobbs eşyalarımızı hazırlıyor. Nepal için uçak biletlerini çoktan satın almıştı bile. Şimdi yurt dışına çıkabilmek için aşılarımı yaptırmaya gidiyorum.”
Aniden zihnimde bir düşünce geçti – Peki ya Noel?
Planımız başta hepimizin Noel'i Solo'nun evinde birlikte kutlamasıydı. Hanımefendi, Polo, hizmetlileri, Hobbs’un akrabaları olan güzel Applebee çifti ve Annem haftalardır Noel yemeği menüsünü planlıyordu.
“Her şey yolunda giderse, Noel'de geri dönmüş oluruz" dedi Terrance.
Eski dostlar Monk ve Terrance arasında, içli bir ifadenin geçtiğini gördüğümde aniden içim titredi.
Terrance'ın yolculuğun son bölümünün çok tehlikeli, hatta hayati tehlike içerdiğini söylediğini hatırladım.
Monk’un ailesi iki iyi arkadaşımız olan Hanımefendi ve Polo'ya yardım etmek için dünyanın en tehlikeli yollarında zorlu bir şekilde ilerlerken Noel’in keyfini çıkarma düşüncelerimle baş başaydım.
Ne kadar da bencilim!!
Monk’un beni daha önce ziyaret ettiğinde telaşa düşmüş olmasına şaşmamalı.
Şimdi sakinleşmiş görünüyor ama sanırım geri gelip gelmeyeceklerini merak ettiğinden ailesinin böyle tehlikeli bir yolculuğa çıkması konusunda endişeliydi.
Himalayalar! Hmm… Sanırım. Daha önce bu yeri işitmemiştim. Normalde her şeyi bilmek hoşuna giden ben diyecek bir şey bulamadım.
“Bu yer neresi?” diye Terrance'a sordum.
Terrance, Solo'nun büyük yazı masasına koştu ve bize Himalayalar’ın resimlerinin olduğu bir kitapçık getirdi.
Ne nefes kesici bir manzara! Bir sürü dağın doruğu karla kaplı. Her taraf kocaman ve soğuk görünüyordu. Orada olmanın nasıl bir duygu olduğunu hayal edebiliyorum.
Terrance'ı Himalayalar’ı keşfederken ve zirvesine çıkmaya hazır olarak hayal ettim.
Terrance “Solo Himalayalar’ı ziyaret etmek için bu dönemi yılın en iyi zamanı olarak görmüyor çünkü Kasım ayından Mart ayına kadar orası aşırı derecede soğuk” diye havladı.
“Öte yandan Solo, Raoul'un hala hayatta olması ve tıbbi yardıma ihtiyaç duyması ihtimaline binaen bir dakika bile beklemek istemiyordu.
Doğrudan Katmandu'ya uçuyoruz” diyerek sözünü bitirdi Terrance.
“Kendi başına yaşamak zor olmayacak mı, Monk?” diye sordu Cara hafifçe miyavlayarak.
“Lance geliyor. Solo onu dün gece çağırdı ve geri dönünceye kadar eve göz kulak olmasını istedi” diye yanıtladı Monk göz kırparak.
“Lance kim?” diye sordu Fromage.
“Lance, Solo'nun uzak akrabasıdır” dedi Monk.
“O her zaman bir şeyin ya da başka bir şeyin sorumluluğunu üstlenen genç bir delikanlı. Solo ve Hobbs bir vaka çözmek için dışarı çıktığında o ortaya çıkar.”
O iyi biri ama ona bulaşmamaya çalışıyorum. Genellikle tıkınırken televizyon seyreder ve aylak aylak gezer ve para biriktirmek için çılgınca fikirleri var” diye miyavladı Monk.
Noel'den 11 Gün Önce
Pazartesi sabahı:
Arkadaşlarımızı Himalayalar'a uğurlamak için Monk'un mekânına koşarak gittik.
Solo ve Hobbs hepsi biniş yerinde yere serili olan birçok bagajı vardı. Himalayalar’ın yüksek yerlerinde onları sıcak tutmak için sıcak kış ceketlerini ve sağlam botlarını yanlarına alıyorlardı.
Terrance’in, pençelerini sivri taşlardan ve soğuk havadan korumak için sıcak bir polar ceketi ve botu vardı.
Ayrıca, sağlam çadırlar ve iki hafta boyunca onlara yetecek kadar konservelerle büyük bir kutuları vardı.
Taze gıdalar ise bu uzun yürüyüşe çıkmadan önce rehber tarafından yerel pazardan satın alınacaktı.
Terrance’ın ise kendi konservesi ve içinde köpek kroketleri olan büyük bir paketi vardı.
Fromage, Annem onların gideceklerini duyduğunda, yolculukları için folyoya sarılmış büyük bir Fransız peyniri getirdiğini söylemişti.
Peyniri kutunun dışından kokladı ve içeride güvenli bir şekilde paketlendiğini söyledi.
Monk ailesi ayrılmak üzereyken kaşlarını çattı.
Monk'u gayet iyi tanıdığımdan, ne kadar saklasa da başlarına bir şey gelmesinden korktuğunu biliyordum. Bununla birlikte, her zamanki neşeli iyi huylu yüzü sıkıntılı gibi görünüyordu.
“Güçlü kal dostum, göz açıp kapayıncaya kadar geri dönmüş olacağız” dedi Terrance Monk'a.
“Monk için çok endişelenme. Monk’un bakmadığı bir anda “Size geri dönene kadar onu yalnız bırakmayacağımıza söz veriyorum” diye Terrance’a fısıldadım.
“Kendinize dikkat edin ve hep beraber geri gelin ve umarım Raoul da gelir. Bu Polo'yu epey memnun eder” diye ekledim.
“Teşekkürler İnca. Hepinizin hemen yan binaya taşındığı gün uğurlu bir gündü” diyerek havladı Terrance, pembe dili sarkık vaziyette tuhaf ve ağzı yamuk bir şekilde tebessüm ederken.
Kısa bir süre sonra büyük bir siyah taksi durdu. Daha önce gelmiş olan Lance, Hobbs ve taksi şoförü bagajları arabaya koydu ve Nepal'e doğru yola yolculuklarına başladılar.
Lance'e bakmak için kapıdan geri döndüm.
Parlak mavi gözlü saman sarısı saçlı genç bir delikanlıydı. Mavi kot pantolon ve kazak giyiyordu ve üzerinde “Umurumda değil” havası vardı.
Lance Cara'yı yukarda havada taşıyarak ona nezaret ediyordu ve Cara'nın yüzünde, bu yabancı kişi tarafından taşınmaktan hoşlanmadığını seziyordum.
Sonra bana döndü ve beni havaya kaldırdı ve bana dikkatlice baktı.
Neden bize aniden ilgi gösterdiğini ve neden Fromage'ı tamamen göz ardı ettiğini merak ettim ve şaşırdım.
Kollarından sıyrılıp aşağı atladım.
“Nasıl da beni bir bilimsel araştırma objesiymişim gibi taşımaya ve incelemeye cüret eder?” diye kendi kendime düşündüm.
Lance'in kolunda bir şey olduğu hissine kapıldım.
Lance'in yanında gereğinden daha fazla kalmak istemeyerek “Eve dönelim” dedim diğerlerine.
Monk'u istediği zaman bizi ziyaret edip bizimle geçirmeye davet ettikten sonra, Monk ve Lance'ten ayrıldık ve annem akşam yemeği için eve dönüyor olabileceği için eve geri koşarak yarıştık.
Birbirimizle yarışmak hoşumuza gitti. Küçüğüm ama aynı zamanda hızlıyım. Başımı kapı aralığından içeri sokarken Cara ve Fromage’ı yenebilirim.
Fromage, Terrance'a veda etmek istediği için o sabah peynir dükkânına gitmemeye