Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс

Читать онлайн книгу.

Antikacı Dükkânı - Чарльз Диккенс


Скачать книгу
geldikleri yoldan kendilerine doğru yaklaştıklarını gördüler. Çocuk bu iki devi görünce birden dehşete kapılmıştı ama Bodur, ona korkulacak bir şey olmadığını söyledi, borazanını öttürdü. Borozana neşeli bir çığlık karşılık verdi. Bodur yüksek sesle:

      – Grinder Topluluğu bu, değil mi? diye haykırdı.

      İki cırlak ses birden:

      – Evet, diye karşılık verdi.

      Bodur:

      – Öyleyse, gelin buraya, dedi. Gelin de sizi bir görelim bakalım. Ben de gelenlerin siz olduğunuzu anlamıştım.

      Böylece davet edilen Grinder Topluluğu bir kat daha hızlı onlara doğru yaklaşmaya başladı, çok geçmeden de küçük kalabalığa yetişti.

      B.Grinder’in kumpanyası, adına topluluk denilirdi ama, sopalar üzerinde yürüyen genç bir beyle genç bir hanımdan, bir de yürümek için kendi bacaklarını kullanan, sırtında bir davul taşıyan B. Grinder’den ibaretti. Genç çiftin temsil kıyafeti dağ köylülerinin kıyafetiydi; yalnız, o gece hava soğuk, ıslak olduğu için genç adam elbisesinin üzerine boyu ayak bileklerine kadar inen bir palto giymiş, başına da parlak bir şapka geçirmişti. Genç kadın da kürk taklidi kumaştan eski bir pelerine sarınmış, başına da bir mendil bağlamıştı. İskoç tarzı o siyah tüylerle süslü şapkalarını da B. Grinder, çalgısının üzerinde taşıyordu.

      B.Grinder, soluk soluğa yanlarına varınca:

      – Görüyorum ki yarışlara gidiyorsunuz, dedi. Biz de öyle. Nasılsın bakalım Bodur?

      Bu sözlerle, pek dostça bir hava içinde tokalaştılar. Gençler de, doğru dürüst bir selamlaşmayı başaramayacak kadar yüksekte durdukları için, Bodur’u kendilerine göre selamladılar. Genç adam sağdaki sopasını kıvırıp Bodur’un omuzunu okşadı, genç kadın da elindeki tefini tıngırdattı.

      Bodur, sopaları göstererek:

      – Prova mı yapıyorsunuz? diye sordu.

      Grinder:

      – Hayır, dedi. Ya bu sopaların üzerinde yürümeleri ya da onları elde taşımaları gerekiyordu. Onlar da sopalarla yürümeyi daha çok seviyorlar. Doğrusu, çok zevkli bir iş bu. Siz hangi yoldan gideceksiniz? Biz en soldakinden gideceğiz.

      Bodur:

      – Doğrusunu istersen, dedi. Biz en uzun yoldan gideceğiz, çünkü o zaman iki kilometre gittikten sonra gece molası verebiliriz. Geceden kazanılan dört, beş kilometrelik yol yarın bir o kadar az yol yürümek demektir. Siz yola devam edersiniz, sanırım ki bizim için de en iyi şey sizin arkanızdan gelmek olacaktır.

      Grinder:

      – Ortağın nerede? diye sordu.

      B. Codlin, sahnenin arkasından başını çıkararak:

      – İşte buradayım, diye bağırdı. Bu gece yola devam etmektense ortağımın diri diri haşlandığını görmeyi tercih ederim. İşte ortağının sözü bu!

      Bodur:

      – Canım, böyle şeyler söyleme, diye atıldı. Üzüntülerin artmış olsa bile dostlarına saygı duymalısın, Tommy.

      Thomas Codlin, elini Punch’ın gösteri yaptığı basamak tahtasına vurdu.

      – Artmış da olsa, eksilmiş de olsa, bu gece bir iki kilometreden fazla dünyada gitmem. Şen Delikanlılar’da kalırım, başka yerde değil. Oraya gelmek istersen sen de gelirsin. Yok, tek başına gitmek istiyorsan, tek başına git, becerebilirsen bensiz işini yürüt bakalım.

      Codlin, böyle diyerek, ortadan kayboldu. Hemen tiyatrodan dışarı çıkmıştı. Bir hamlede koca kutuyu omzuna aldı, inanılmaz bir çeviklikle yola koyuluverdi.

      Artık bundan sonra karara karşı koymaya imkân kalmadığından, Bodur da, hiç istemediği hâlde, nalet yol arkadaşının peşinden gidebilmek için B. Grinder ve yamaklarıyla vedalaştı. Ay ışığı altında sopaların, onların arkasından da davulcunun ağır ağır gidişini seyretmek uğruna tabelanın yanında birkaç saniye oyalandıktan sonra, dostlarını selamlamak üzere, borazanını öttürdü, sonra da olanca hızıyla Codlin’in peşinden gitti. Sonra, boş elini Nell’e uzattı, birazdan yolculuklarının o gece için sona ereceğini, bundan dolayı neşelenmesi gerektiğini söyledi; yaşlı adamı da aşağı yukarı aynı sözlerle canlandırmaya çalıştı, onları hızla konak yerine doğru yola çıkardı. Şimdi ay gökyüzünden kaybolmuş, bulutların yağmur getirmeleri ihtimali belirmişti; onun için, kendisi de oraya gitmek konusunda az önceki kadar isteksiz değildi.

      18

      Şen Delikanlılar Hanı, yol üzerinde, oldukça eski bir tarih taşıyan küçük bir handı. Yolun öbür ucundaki reklam tabelasındaki resimde üç delikanlı neşelerini bir sürü içki sürahisiyle, altın torbalarıyla daha da artırıyorlardı. Yolcular o gün yarış kasabasına gittikçe yaklaştıklarını gösteren birçok işaretle karşılaşmışlardı: Çingene kampları, kumar aletleri yüklü arabalar, her cinsten oyuncular, her seviyede dilenciler, serseriler. Hepsi aynı yönde ilerliyorlardı. Bu yüzden de Codlin, handa boş oda kalmamış olmasından korkuyordu. Bulunduğu yerle han arasındaki mesafe azaldıkça adamcağızın korkusu da artmıştı; adımlarının hızını da artırmış, sırtında taşıdığı yükün ağırlığına aldırmadan, hanın kapısına gelinceye kadar da hiç durmadan, yavaşlamadan yürümüştü. Oraya gelince, boşuna korktuğunu anladı: Hancı, tabelaya dayanmış, tembel tembel, biraz önce başlayan yağmuru seyrediyordu; içeride de müşteri bulunduğunu belirtecek ne zil sesi, ne öfkeli bağırış, ne de gürültülü konuşmalar vardı.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Brass “bando mızıka” anlamına gelir.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEAYABgAAD/4QBORXhpZgAATU0AKgAAAAgABAMBAAUAAAABAAAAPlEQAAEAAAABAQAAAFERAAQAAAABAAAOw1ESAAQAAAABAAAOwwAAAAAAAYagAACxj//bAEMAAgEBAQEBAgEBAQICAgICBAMCAgICBQQEAwQGBQYGBgUGBgYHCQgGBwkHBgYICwgJCgoKCgoGCAsMCwoMCQoKCv/bAEMBAgICAgICBQMDBQoHBgcKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCgoKCv/AABEIA0ACLQMBIgACEQEDEQH/xAAfAAABBQEBAQEBAQAAAAAAAAAAAQIDBAUGBwgJCgv/xAC1EAACAQMDAgQDBQUEBAAAAX0BAgMABBEFEiExQQYTUWEHInEUMoGRoQgjQrHBFVLR8CQzYnKCCQoWFxgZGiUmJygpKjQ1Njc4OTpDREVGR0hJSlNUVVZXWFlaY2RlZmdoaWpzdHV2d3h5eoOEhYaHiImKkpOUlZaXmJmaoqOkpaanqKmqsrO0tba3uLm6wsPExcbHyMnK0tPU1dbX2Nna4eLj5OXm5+jp6vHy8/T19vf4+fr/xAAfAQADAQEBAQEBAQEBAAAAAAAAAQIDBAUGBwgJCgv/xAC1EQACAQIEBAMEBwUEBAABAncAAQIDEQQFITEGEkFRB2FxEyIygQgUQpGhscEJIzNS8BVictEKFiQ04SXxFxgZGiYnKCkqNTY3ODk6Q0RFRkdISUpTVFVWV1hZWmNkZWZnaGlqc3R1dnd4eXqCg4SFhoeIiYqSk5SVlpeYmZqio6Slpqeoqaqys7S1tre4ubrCw8TFxsfIycrS09TV1tfY2dri4+Tl5ufo6ery8/T19vf4+fr/2gAMAwEAAhEDEQA/AP38oor5X/4La/bbf/gll8Zda0rW9U0290zwq13Y3mk
Скачать книгу