Define Adası. Роберт Льюис Стивенсон
Читать онлайн книгу.sevindim.”
Sağlam bir şekilde elimi sıktı.
Bunun üzerine uzak masalardan birinde oturan bir müşteri derhâl ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Ben adama yakın duruyordum ve adam bir anda dışarı çıktı. Adamın bu telaşı dikkatimi çekmişti ve onu tek görüşte tanıdım. Bu Amiral Benbow’a gelen ilk adamdı, iki parmağı eksikti.
“Durdurun şu adamı! Kara Köpek bu!”
“Kim olduğu umurumda değil.” diye bağırdı Silver. “Ama ücretini ödemedi. Harry, koş ve şu adamı yakala.”
Adamlardan biri kapıya çok yakın duruyordu ve derhâl fırlayıp adamın peşinden koştu.
“Bu adam Amiral Hawke4 bile olsa hesabı ödemeden gidemez.” diye bağırdı Silver ve sonra elimi bırakıp “Kimdi demiştin?” diye sordu. “Kara ne?”
“Köpek, efendim.” dedim ben. “Bay Trelawney size korsanlardan bahsetmedi mi? Bu onlardan biri.”
“Öyle mi?” diye bağırdı Silver. “Benim mekânımda! Ben koş ve Harry’e yardım et. Demek o alçaklardan biri ha! Onunla içen sen miydin Morgan? Gel bakalım buraya.”
Morgan diye çağırdığı adam tütün çiğneyerek itaatkâr bir şekilde geldi. Kır saçlı, kahverengi suratlı, ihtiyar bir denizciydi.
“Şimdi Morgan.” dedi Uzun John sertçe. “Bu Kara Köpek denilen herifi daha önce gördün mü görmedin mi?”
“Görmedim efendim.” dedi Morgan.
“İsmini bilmiyordun değil mi?”
“Bilmiyordum efendim.”
“İnan bana böylesi senin için daha iyi Tom Morgan!” diye haykırdı Uzun John. “Eğer böyleleriyle iş tuttuysan bir daha benim mekânıma adımını atamazdın, buna emin olabilirsin. Peki sana ne söylüyordu?”
“Ben de doğru düzgün bilmiyorum efendim.” diye cevap verdi Morgan.
“Senin gövdenin üzerindeki kafa mı yoksa başka bir şey mi?” diye bağırdı Uzun John. “Doğru düzgün bilmiyormuş. Belki de kiminle konuştuğunu da doğru düzgün bilmiyorsundur. Söyle bakalım ne konuştu o adam! Seferlerden mi, kaptanlardan mı yoksa gemilerden mi bahsediyordu? Öt bakalım!”
“Gemi işkencelerinden bahsediyorduk.” diye cevap verdi Morgan.
“Gemi işkencesi demek… Oldukça da uygun bir konuymuş hani. Geç yerine işe yaramaz herif!”
Morgan yerine geçerken Silver, gururumu okşayan gizli bir fısıltıyla şöyle dedi: “Tom Morgan dürüst adamdır. Sadece aptallığı var biraz. Şimdi.” dedi ve yüksek sesle konuşmaya devam etti. “Kimmiş bakalım bu Kara Köpek? İsmini bilmiyorum. Ama yine de sanırım o adiyi daha önce gördüm. Eskiden buraya kör bir dilenciyle gelirdi.”
“Buna emin olabilirsiniz. Kör adamı da tanıyorum, ismi Pew’dü.”
“Doğru!” diye bağırdı Silver heyecanlı bir şekilde. “Pew! İsmi kesinlikle buydu. Köpek balığına benziyordu ayrıca. Eğer bir Kara Köpek’i arayıp bulursak Kaptan Trelawney’e güzel bir haber vermiş oluruz! Ben iyi bir koşucudur. Ondan daha iyi koşan denizci yoktur. Muhtemelen adamı yakalar. Demek gemi işkencesinden bahsetti! Ben ona gösteririm gemi işkencesi neymiş!”
Bu sözleri söylerken koltuk değneğine tutunmuş vaziyette hanın içinde paldır küldür yürüyordu. Eliyle masalara vuruyor ve bir ceza mahkemesi hâkimini ikna edecek heyecanlı davranışlar sergiliyordu. Kara Köpek’i Dürbün isimli mekânda bulmak şüphelerimi iyice harekete geçirmişti ve geminin aşçısı olacak Uzun John’u dikkatle inceledim. Ancak benim için fazla derin, fazla yetenekli ve fazla akıllıydı. Kara Köpek’in peşinden giden iki adam nefes nefese geri dönüp adamı kalabalığın arasında kaybettiklerini söyleyince onları hırsızlık yapmışlar gibi azarladı. Uzun John Silver’ın masumiyetine yeterince ikna olmuştum.
“Baksana Hawkins.” dedi bana. “Bu benim gibi bir adam için çok zor bir şey öyle değil mi? Kaptan Trelawney ne düşünecek şimdi? Kepaze herif benim mekânımda, benim romumu içiyormuş meğer! Sen de bana onun kim olduğunu söyledin ve biz de onu elimizden kaçırıverdik! Şimdi Hawkins, sen Kaptan’a hakkıyla anlat nasıl çabaladığımı. Sen pek gençsin ama zehir gibi akıllısın. Bunu seni görür görmez anladım. Şöyle bir durum var: Eğer bu alçak herif buraya geldiyse ben ne yapabilirim ki? Gemi kaptanı olduğum zamanlarda denk gelseydim o adamı zincirleyebilirdim. Ama şimdi…”
Sonra aniden durdu. Bir şey hatırlamışçasına çenesi düştü.
“Hesap!” diye patladı. “Üç rom gidiverdi! Hay ben ne olmayayım! Hesabı unuttum.”
Sonra bir sıraya çöktü ve yanaklarından yaşlar süzülünceye kadar güldü. Ona katılmaktan kendimi alamadım. Birlikte gülmeye başladık. Han, kahkahalarımızla çınlamaya başladı.
“Ben nasıl bir denizciyim yahu!” dedi nihayet yanaklarını silerken. “Seninle iyi anlaşacağız Hawkins. Beni geminin miçosu yapsalar yeridir. Ama hadi şimdi gitmeye hazırlan. Böyle olmaz. Görev görevdir. Şimdi eski şapkamı takıp seninle beraber Kaptan Trelawney’in yanına gideceğim ve bu olayı anlatacağım. Çünkü biliyorsun ki bu durum çok ciddi Hawkins. Ne sen ne de ben bu işten dolayı takdir edilmeyi bekleyemeyiz. İkimiz de akıllılık etmedik. Ama hay kör olası! Bu bana hesap almakla ilgili güzel bir ders oldu.”
Sonra tekrar, içtenlikle gülmeye başladı. Her ne kadar yaptığı şakayı onun kadar anlamamış olsam da neşesine katılmaya mecbur hissettim kendimi. İskeleler boyunca yaptığımız küçük yürüyüş sırasında çok ilginç biri olduğunu gördüm. Yanlarından geçtiğimiz gemiler hakkında bilgi veriyordu. Donanımlarını, ağırlıklarını, hangi ülkeye ait olduklarını anlatıyor, o sırada yapılan işleri açıklıyordu. Bir tanesi kargo yüklerken diğeri boşaltıyor, bir başkası denize açılmaya hazırlanıyormuş. Arada bir de gemiler ya da denizcilerle ilgili bir anekdot anlatıyor ya da bir denizci deyişini ben ezberleyinceye kadar tekrar ediyordu. Onun en iyi sefer arkadaşlarımdan biri olacağını düşünmeye başlamıştım.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.