Tarzan’ın Hayvanları. Эдгар Райс Берроуз
Читать онлайн книгу.Lordu için bir telgraf var.” dedi, kapıyı açan hizmetkâra. “Kendisi burada mı?”
Adam içeride olduğunu söyledi ve kâğıdı imzaladıktan sonra içeriye götürüp o sırada Londra’ya dönmek üzere ayrılmaya hazırlanan Tarzan’a verdi.
Tarzan zarfı yırtarak açtı ve mesajı okuyunca benzi attı.
“Oku şunu, Paul.” dedi, kâğıt parçasını D’Arnot’a uzatarak. “Olan olmuş bile.”
Fransız, telgrafı alıp okudu:
Yeni uşağın yardımıyla Jack, bahçeden kaçırıldı. Hemen gel.
Tarzan, kendisini istasyonda karşılayan binek arabadan atlayıp Londra’daki kır evinin merdivenlerini koşarak çıktığında onu kapıda gözleri kuru fakat neredeyse çıldırmak üzere olan bir kadın karşıladı.
Jane Porter Clayton, oğlanın kaçırılışıyla alakalı öğrenebildiği her şeyi çabucak anlattı.
Bebeğin bakıcısı, bebeği güneşlenmeye çıkarmış evin önündeki yürüyüş yolunda arabasının içinde gezdiriyormuş. O sırada kapalı bir taksi sokağın köşesinde durmuş. Kadın, araca öylesine bir bakmış, dikkatini çeken tek şey, araçtan hiç yolcunun inmemesi ve sanki önünde durduğu evden bir ücret bekliyormuş gibi motoru çalışır hâlde kaldırımın kenarında durması olmuş.
Neredeyse aynı anda da yeni hizmetkâr Carl, Greystoke hanesinden koşarak gelmiş ve kıza, hanımının onunla konuşmak istediğini ve o dönene kadar küçük Jack’e kendisinin göz kulak olacağını söylemiş.
Kız, adamın niyetinden en ufak bir şüphe duymadığını söylemiş fakat evin kapısına vardığında bebeğin gözlerine güneş gelmesin diye adamı, bebek arabasını çevirmemesi hususunda uyarması gerektiği aklına gelmiş.
Adama seslenmek için arkasına döndüğünde adamın, bebek arabasını sokağın köşesine doğru hızlı hızlı ittiğini görünce şaşırmış; aynı anda da taksinin kapısının açıldığını ve kapı aralığından bir anlığına, içerideki esmer suratlı adamı görmüş.
Çocuğun tehlikede olduğu o an kafasına dank etmiş ve bir çığlık atıp merdivenlerden aşağı süratle inip taksiye doğru koşmuş. O sırada Carl da bebeği içerideki esmer adama veriyormuş.
Genç kız araca yetişemeden hemen önce Carl da içerideki suç ortağının yanına atladığı gibi kapıyı çekip kapatmış. Aynı anda da şoför arabayı çalıştırmaya çalışmış lakin bir şeyler ters gitmiş olacak ki sanki araç vitese geçmek istemiyor gibiymiş, vitesi geriye takmak zorunda kalmış ve birkaç santimetre geriye gittikten sonra yeniden ileri gitmeye çalışmış. Bu gecikme sayesinde bakıcı, taksinin yan tarafına yetişmeyi başarmış.
Aracın yan basamağına atlayıp bebeği yabancının kollarından almaya çalışmış ve bu şekilde bağıra çağıra mücadele ederken taksi yola çıkmış lakin genç kız yine de araca sıkı sıkı tutunup bırakmamış. Fakat araba hızlanıp Greystoke malikânesinin önünden geçerken Carl, kızın suratına sağlam bir yumruk atıp onu kaldırıma düşürmeyi başarmış.
Komşu evlerden ve Greystoke hanesinin hizmetkârları ve aile mensupları kızın çığlıklarını duyup dışarı çıkmışlar. Greystoke Leydisi, genç kızın cesur mücadelesine bizzat şahit olmuş ve kendisi de hızla giden araca yetişmeye çalışmış lakin artık çok geçmiş.
Herkesin bildiği bu kadardı üstelik Greystoke Leydisi, kocası ona Nikolas Rokoff’un, ebediyen kalacağını ümit ettikleri Fransız Hapishanesinden firar ettiğini söyleyene kadar, bu işin altındaki kişinin kim olabileceğini tahayyül dahi edememişti.
Tarzan ve karısı, takip edilecek en akıllıca yolun ne olacağını düşünürlerken sağ taraflarında bulunan kütüphanedeki telefon çaldı. Tarzan, hemen telefona cevap verdi.
“Lort Greystoke mu?” diye sordu, hattın diğer ucundaki erkek sesi.
“Evet.”
“Oğlunuz kaçırıldı!” diye devam etti ses. “Oğlunuzu geri almanıza yardım edebilecek tek kişi benim. Onu kaçıranların planına aşinayım. Aslında ben de o plana dâhildim ve mükâfattan payımı alacaktım lakin şimdi beni ekmeye çalışıyorlar. Suça ortak olmam sebebiyle bana dava açmamanız şartıyla, onlarla ödeşmek için oğlunuzu kurtarmanıza yardım edeceğim. Ne dersiniz?”
“Beni oğlumu sakladıkları yere götürürsen benden korkmana lüzum olmaz.” diye karşılık verdi maymun adam.
“Güzel!” dedi diğeri. “Ama benimle buluşmaya yalnız gelmeniz lazım zira sizden başkasına itimat edemem. Başkalarının kim olduğumu öğrenmesi riskini göze alamam.”
“Seninle nerede ve ne zaman buluşabilirim?” diye sordu Tarzan.
Adam, Dover’da denizcilerin uğrak yeri olan, deniz kıyısındaki bir meyhanenin adını ve adresini verdi.
“Bu gece saat on civarında gel.” diye bitirdi. “Daha erken gelmenin bir faydası olmaz. O zamana kadar oğlunuz yeterince emniyette olacak. Geldiğinizde sizi, onu sakladıkları yere gizlice götüreceğim fakat muhakkak yalnız gelin ve hiçbir surette İngiliz Polis Teşkilatına haber vermeyin zira sizi iyi tanıyorum ve gözüm üzerinizde olacak.”
“Size eşlik eden herhangi biri olursa veya etrafınızda polis teşkilatının ajanları olabilecek şüpheli tipler görürsem, sizinle buluşmam ve oğlunuzu kurtarmak için son şansınızı da kaybetmiş olursunuz.”
Adam başka bir şey söylemeden telefonu kapattı.
Tarzan telefon görüşmesinin özünü karısına kısaca anlattı. O da onunla beraber gitmek için yalvardı lakin Tarzan, bu durumda adamın, Tarzan’ın yalnız gelmemesi hâlinde onlara yardım etmeme tehdidini gerçekleştirmesine sebep olabileceğini söyleyerek karısının gelmesini kabul etmedi ve böylece ayrıldılar. Tarzan hemen Dover’a doğru yola çıkarken Jane de kocası ona neticeyi haber edene kadar güya evde bekleyecekti.
Her ikisi de tekrar bir araya gelmeden evvel başlarına gelecekleri ya da ne kadar uzağa gideceklerini hayal edemiyorlardı. Zaten neden etsinlerdi ki?
Maymun adam yanından ayrıldıktan sonra Jane Clayton, kütüphanenin ipek halıları üzerinde on dakika boyunca huzursuzca bir ileri bir geri yürüdü. İlk göz ağrısından mahrum kalan anne yüreği, sızlıyordu. Aklı ise hem umut hem de korku dolu bir ızdırap içerisindeydi.
Mantığı ona, Tarzan’ının esrarengiz yabancının taleplerine uyarak tek başına gitmesi hâlinde her şeyin yolunda ilerleyeceğini söylese de genç kadın, altıncı hissini bir kenara bırakıp hem kocasının hem de oğlunun vahim bir tehlike altında olduğundan şüphelenmeden edemiyordu.
Meseleyi düşündükçe o telefon mesajının, oğlanı kaçıranların bir oyunu olabileceğine; maksatlarının oğlanı emniyetli bir yere saklayana kadar veya İngiltere’den dışarı kaçırana kadar onları oyalamak olduğuna daha da ikna oluyordu. Ya da Tarzan’ı amansız Rokoff’un tuzağına çekmek için basit bir yem bile olabilirdi.
Bu fikir aklına yatınca korkudan fal taşı gibi açılan gözleriyle olduğu yerde kalakaldı. Bir anda hakikatin bu olduğuna inanıverdi. Kütüphanenin köşesinde tik taklayan büyük saate baktı.
Tarzan’ın bineceği Dover trenine yetişmek için artık çok geçti fakat o trenden sonra hareket eden bir tren daha vardı; bu trenle Manş Limanı’na zamanında varabilir, yabancının kocasına verdiği adrese belirlenen saatten önce ulaşabilirdi.
Hemen hizmetçisini ve şoförünü çağırarak talimat verdi.