Kahramanlık Saldırısı . Морган Райс

Читать онлайн книгу.

Kahramanlık Saldırısı  - Морган Райс


Скачать книгу
bu şartlar altında elinden gelenin en iyisini hatta belki de hepsinin yapabileceğinden bile daha iyisini yaptı. Kendrick  Andronicus'la nasıl başa çıkılabileceği ile ilgili hiç bir fikre sahip değildi. Hiç biri değildi.

      Kendrick öfkeden kıpkırmızı olmuş suratıyla Andronicus'u düşündü. O ahlaktan, prensipten ve insanlıktan nasibini almamış bir liderdi. Kendrick'e göre şimdiye kadar teslim olmuş olsalardı hepsinin aynı kaderi paylaşacağı kesindi: Andronicus hepsini ya öldürecek ya da tutsak edecekti.

      Bir anda değişen bir şey oldu, Kendrick bunu tüm adamların gözlerinde görüyordu, hatta kendinde de hissediyordu. Silesialılar artık sadece hayatta kalma, savunma niyetinde değillerdi. Artık intikam istiyorlardı.

      "SILESIALILAR!" diye kükredi bir ses.

      Kalabalık sustu ve sese doğru baktılar. Yukarı şehirde, Kanyon'un kenarında onlara yukarıdan bakan yandaşlarıyla çevrili Andronicus duruyordu

      "Size bir şans veriyorum!" diye gümbürdedi sesi. "Gwendolyn'i verin ve yaşamanıza izin vereyim! Yoksa gün doğumundan başlayarak üzerinize ateşler salacağım, öyle güçlü bir ateş olacak ki hepiniz öleceksiniz."

      Durup gülümsedi.

      "Teklifim oldukça cömert, fazla düşünmeyin."

      Böyle konuştuktan sonra arkasını dönerek çekti gitti.

      Silesialılar yavaşça dönüp birbirlerine baktılar.

      Srog öne çıktı.

      "Silesialı kardeşlerim!" diye bağırdı Srog, gittikçe kalabalıklaşan savaşçı topluluğa, Kendrick onu hiç bu kadar ciddi görmemişti. "Andronicus sevgili kralımız MacGil ve büyük Kraliçe'mizin öz kızı, en güzel ve en sevilen liderimize saldırdı. Bu hareketiyle hepimize ayrı ayrı saldırmış oldu. Onurumuzu lekelemeye çalışırken yaptığı tek şey kendisininkini lekelemekti!"

      Kalabalık "EVET!" diye bağırdı, adamlar kılıçlarının kabzalarını tutuyor, gözlerinden ateş püskürüyor ve yerlerinde duramıyordu.

      Srog "Kendrick," dedi ona dönerek. "Önerin nedir?"

      Kendrick önünde duran adamların gözlerini delercesine baktı.

      Damarlarında akan öfkeyle " SALDIRALIM!" diye bağırdı Kendrick.

      Kalabalık kükreyerek onay verdi, her dakika artan sayıları ve gözlerindeki korkusuzlukla. Bu insanların her biri ölümüne dövüşmeye hazırdı.

      Kendrick yeniden bağırarak "ADAM GİBİ ÖLELİM, KÖPEK GİBİ DEĞİL!"  dedi.

      Kalabalık "YAŞA!" diye hep bir ağızdan bağırdı.

      "GWENDOLYN İÇİN SAVAŞACAĞIZ. ANNELERİMİZ, KIZ KARDEŞLERİMİZ VE KARILARIMIZ İÇİN SAVAŞACAĞIZ!"

      "YAŞA!"

      "GWENDOLYN İÇİN" diye bağırdı Kendrick.

      "GWENDOLYN İÇİN!" diye onayladı kalabalık.

      Kendilerinden geçen bu kalabalığın sayısı an be an artıyordu.

      Kendrick ve Srog dar topraklara, Yukarı Silesia'ya gitmek için tırmanışa geçtiklerinde son bir haykırışla onları takip ettiler. Andronicus’a Gümüş'ün gerçek yüzünü gösterme zamanı gelmişti.

      YEDİNCİ BÖLÜM

      Thor; Reece, O'Connor, Elden, Conven, Indra ve Krohn'la beraber nehrin ağzında duruyordu, hepsi Conval'ın cesedine bakıyorlardı. Hava çok ağırdı. Thor ağırlığı kendi göğsünde de hissediyordu, Lejyon  kardeşi Conval'a  bakarken bu his sanki onu aşağı çekiyordu.O ölmüştü. Mümkün değil gibiydi bu. Thor kendini bildiğinden beri bu yolculukta altısı da birlikteydi. Sayılarının beşe düşeceğini hiç hesaplamamıştı. Bu ona ölümlülüğü hissettirdi.

      Thor, Conval'ın ona hep destek olduğu zamanları hatırladı, onun için hep oradaydı, yolculuklarının her adımında, Thor'un Lejyon'a katıldığı ilk günden itibaren. Onun erkek kardeşi gibiydi. Conval hep Thor'u severdi, diğerlerinin aksine onun hakkında hep iyi şeyler söylerdi; onu en başından arkadaşı olarak kabul etmişti. Özellikle de Thor'un hataları sonucunda, onu orada cansız yatarken görmek Thor'un midesini bulandırdı. O üç kardeşe hiç güvenmemiş olsaydı Conval bugün dimdik ayakta olacaktı.

      Thor Conval'ı Conven'siz düşünemiyordu, birbirinin aynı ikizlerdi onlar, ayrılmazlardı; birbirlerinin düşüncelerini tamamlarlardı. Conven'ın hissettiği acıyı tahmin bile edemiyordu. Conven artık aklı başında değilmiş gibi duruyordu. Eskiden bildiği o mutlu, kaygısız Conven tek bir darbe sonrasında bedenini terk etmişti.

      Savaşın yapıldığı alanın kenarında hep beraber ayakta durdular, İmparatorluk askerlerinin cesetleri etraflarında yığın halindeydi. Orada çakılı halde Conval'a bakıyorlardı, ona düzgün bir cenaze töreni yapmadan oradan kıpırdamaya niyetli değillerdi. İmparatorluk görevlilerinin üstünde kaliteli kürkler buldular, bunları yırtarak Conval'ın bedenini sardılar. Onları buraya getiren küçük sandala cansız bedeneni yerleştirdiler. Vücudu kaskatıydı ve sırt üstü gökyüzüne bakıyordu. Bir savaşçını cesediydi bu. Conval donmuş gibiydi, vücudu sert ve maviydi, sanki daha önce hiç yaşamamıştı.

      Orada dururlarken Thor ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu, hepsi kendi üzüntüsünde kaybolmuştu ve hiç biri bu vücuda veda etmek istemiyordu. Indra, Conval'ın kafasına avucunu koydu ve küçük daireler çizerek gözleri kapalı halde Thor'un anlamadığı kendi dilinde bir şeyler mırıldandı. Bu yaslı cenaze törenini kendi başına yönettiğinden Conval'ı ne kadar önemsediğini anlıyordu ve Thor duyduğu  seste bir nebze olsun huzur hissetti. Çocukların hiç biri ne söyleyeceklerini bilmiyordu, Indra töreni gerçekleştirirken orada kasvetle ve sessizce durdular.

      Sonunda Indra töreni sonlandırdı ve bir adım geri gitti. Conven yaklaştı, yanaklarından yaşlar akıyordu, kardeşinin yanına çömeldi, uzandı ve devrilmiş kafasına elini koydu.

      Eğilerek kayığa hareket verdi. Nehrin hareketsiz suyu içinde salınmaya başlayan sandalı, sanki gel-gitler durumdan haberdarmış gibi aniden başlayan akıntı yavaşça ve nazikçe içine çekti. Git gide gruptan uzaklaşırken Krohn ağlıyordu. Bir anda ortalığı bir sis kapladı ve kayığı içine aldı, gözden kaybolmuştu.

      Thor sanki kendi vücudu yer altına emilmiş gibi hissetti.

      Çocuklar yavaşça birbirlerine döndüler ve savaş alanının ötesindeki topraklara baktılar. Buranın ardında geldikleri yer altı dünyası vardı, bir tarafta çimenlik geniş bir alan diğer tarafta ise alabildiğine uzanan çöl duruyordu. Yollarını seçecekleri yer burasıydı.

      Thor Indra'ya döndü.

      "Aslabatmaz'a ulaşmak için çölü geçmemiz mi gerekli?" diye sordu.

      .Indra onaylarca kafasını salladı.

      "Başka yolu yok mu?" diye sordu.

      Indra yeniden kafasını salladı.

      "Başka yollar var ama kestirme değiller, haftalar sürer. Eğer hırsızları yenmeyi düşünüyorsan tek yolumuz bu."

      Diğerleri uzunca ve düşünceli halde baktılar, güneş yeri dövüyordu, dalgalar hareketliydi.

      "Acımasız görünüyor," dedi Reece, Thor'un yanına gelerek.

      "Burayı geçip de kurtulan kimseyi bilmiyorum," dedi Indra. "Bu vahşi yaratıklarla dolu uçsuz bucaksız bir yer."

      "Yeterli hazırlığımız yok," dedi O'Connor. "Bunu başaramayız."

      "Evet ama Kılıca giden yol burası," dedi Thor.

      "Kılıcın hala var olduğunu var sayarsak," dedi Elden.

      "Eğer


Скачать книгу