Kraliçelerin Yönetimi . Морган Райс

Читать онлайн книгу.

Kraliçelerin Yönetimi  - Морган Райс


Скачать книгу
bir şey umursamamıştı. Onu doğru dürüst tanıyacak fırsatı olmadığı halde, tuhaf bir biçimde onu tüm hayatı boyunca tanıyormuş gibiydi. Kendisinin bir köle olarak alınması ayrı şeydi, onun alınması ayrı bir şeydi… Buna katlanamazdı. Onun gitmesine izin verip, kendisini halan bir erkek olarak göremezdi. Henüz bir delikanlıydı, ama bir erkek olmaya başlamıştı. Bu tür zorlu ve başka kimsenin almak istemediği kararların kişiyi bir erkeğe dönüştüren şeyler olduğunu anlamıştı.

      Darius tek başına yola çıktı; terler gözlerine doluyordu ve tek başına bir orduyla, bir şehirle karşılaşmaya giderken nefes nefese kalmıştı. Başka seçeneği yoktu. Loti’yi bulup geri getirmeliydi, ya da bunu deneyerek ölmeliydi. Başarısız olursa, hatta başarılı olursa bile, bunun tüm köyünden, ailesinden, halkından intikam alınması için bir neden oluşturacağını biliyordu. Bunu düşünecek olursa, geri bile dönebilirdi.

      Ama kendisini, ailesini ve halkını koruma istediğinden çok daha büyük bir duyguyla hareket ediyordu. Adalet isteğiyle hareket ediyordu. Özgürlük istiyordu. Onu ezenleri devreden çıkarmak ve hayatında bir an için bile olsa özgür kalmayı istiyordu. Kendisi için değilse bile, bunun Loti ve onun özgür olabilmesi için istiyordu.

      Darius mantığıyla değil, tutkularıyla hareket ediyordu. Bulmaya çalıştığı kişi hayatının aşkıydı ve İmparatorluğun elinde çok fazla acı çekmişti. Sonuçları her ne olursa olsun, buna aldırış etmiyordu. Onlara halkının arasından tek bir kişi olarak bile olsa, henüz bir delikanlı bile olsa, o muameleye tahammül etmeyeceğini göstermek istiyordu.

      Darius koştukça koştu, tanıdık tarlalarından yanından geçip döndü ve Volusia topraklarının eteklerine kadar geldi. Orada görülmesinin, Volusia’ya o kadar yakın olmasının bile ölmesine neden olacağını biliyordu. İzleri takip ederek hızını iki misline çıkardı ve birbirine yakın zerta izleri görünce, onların ağır ağır ilerlediklerini anladı. Yeteri kadar hızlı giderse, onlara yetişeceğini biliyordu.

      Darius bir tepenin yanından geçti ve nefes nefese en sonunda ileride aradığı şeyi gördü. Yaklaşık yüz metre kadar ileride boynundan kalın demir prangalarla zincirlenmiş Loti duruyordu; prangalarından uzanan yaklaşık altı metre uzunluğundaki bir zincir bir zertanın arka dizginlerine bağlanmıştı. Zertanın üstündeyse onu kaçıran İmparatorluk ustabaşı vardı. Adam ona sırtını vermişti ve yanlarında üstlerinde imparatorluğun güneşin altında parıldayan kalın siyahlı altın renkli zırhlarını giymiş iki İmparatorluk askeri daha vardı. Adamlar Darius’un tam iki katıydı, güçlü savaşçılardı, en iyi silahlara ve emirlerinde bir zertaya sahip olan kişilerdi. Darius o adamları ancak bir sürü kölenin birden yenebileceğini biliyordu.

      Ama korkunun yoluna çıkmasına izin vermedi. Üstünde taşıması gereken tek şey ruhunun gücü ve çelik gibi kararlılığıydı ve bunları yeterli kılmanın bir yolunu bulması gerektiğini biliyordu.

      Darius koşmaya devam etti, ondan habersiz olan konvoya arkadan yaklaştı ve çok geçmeden onlara yetişti. Kılıcını havaya kaldırarak Loti’nin peşinden koşmaya koyuldu. Loti şok içinde ona bakarken, Darius onu zertaya bağlayan zincirleri kılıcıyla kesti.

      Loti bir çığlık atıp şaşkınlıkla geriye sıçrarken, Darius zincirleri kopardı, onu serbest bıraktı; zincirlerin belirgin çınlaması etrafta yankılandı. Loti prangalar hala boynundayken ve zincir göğsünden sarkarken serbest bir hailde orada kalakaldı.

      Darius dönünce, zertanın üstündeki yerinden onlara bakan İmparatorluk ustabaşısının suratında da hayret dolu bir ifade gördü. Yanında yürüyen askerler de durdu ve  hepsi şok içinde Darius’a baktı.

      Darius kolları titrer halde orada durdu, çelik kılıcını önünde tuttu ve onlarla Loti’nin arasında kararlılıkla korkusunu belli etmemeye gayret etti.

      “O, sana ait değil,” diye bağırdı titrek bir sesle. “O, özgür bir kadın. Hepimiz özgürüz!”

      Askerler ustabaşına baktılar.

      “Çocuk,” diye bağırsı ustabaşı ona. “Az önce hayatının en büyük hatasını yaptın.”

      Başıyla askerlerine bir işaret verdi ve hepsi kılıçlarını kaldırıp Darius’a saldırıya geçtiler.

      Darius istifini bozmadı,  kılıcını titreyen ellerinde tuttu ve bunu yaparken, atalarının tamamının gökten ona baktıklarını hissetti. O güne dek öldürülen bütün kölelerin ona baktığını ve destek verdiğini hissetti.  İçini muazzam bir sıcaklığın kapladığını hissetti.

      Darius gizli gücünün içinin derinliklerinde kımıldamaya başladığını, çağrılmak için adeta kaşındığını hissetti. Ama o noktaya gitmek için kendisine izin veremezdi. Onlarla erkek erkeğe savaşmak, sıradan birisi gibi yenmek ve aldığı tüm eğitimi savaş arkadaşlarına uygulamak istiyordu. Bir erkek olarak zafer elde etmek, gerçek metal silahlarla bir erkek gibi savaşmak ve onları kendi kurallarına göre yenmek istiyordu. Uzun ahşap kılıçları ve kaslı yapıları olan, onun iki misli gençlerden her zaman daha hızlı olmuştu. Karşı taraf saldırıya geçerken, öne atılıp kendisini olacaklara hazırladı.

      “Loti!” diye bağırdı arkasına bakmadan. “KAÇ! Köye geri dön!”

      “HAYIR!” diye bağırdı Loti.

      Darius bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu; orada öylece bekleyip, ona varmalarını bekleyemezdi. Onları şaşırtması, beklemedikleri bir şey yapması gerektiğini biliyordu.

      Darius aniden saldırıya geçerek, üstüne hızla gelmekte olan iki askeri hedef aldı. Toprak alanın ortasında karşılaştıklarında, Darius muazzam bir savaş çığlığı attı. Asker kılıcını onun başına savurdu, ama Darius kılıcını kaldırıp darbeyi savuşturdu ve kılıçlarından kıvılcımlar çıktı. Darius metalin metale çarpışını ilk kez hissetti. Kılıç düşündüğünden daha ağırdı ve askerin darbesi daha güçlüydü. Kolunun tamamının dirseğinden omzuna kadar sarsıldığını, bir titreşim yayıldığını hissetti. Boş bulunmuştu.

      Asker hızla kendi etrafında döndü ve Darius’a yan tarafından vurmak üzere hazırlandı. Darius da dönüp darbeyi engelledi. Kardeşleriyle kılıç yapmaktan farklı bir histi; elindeki o ağır kılıçla her zamankinden daha ağır hareket ettiğini hissetti. Buna alışmak zaman alacaktı. Diğer askerler onun iki misli hızla savaşıyorlarmış gibi hissediyordu.

      Asker tekrar kılıcını savurunca, Darius onun her darbesine karşılık veremeyeceğini hissetti; diğer becerilerine başvurması gerekiyordu.

      Darius yana sıçradı, darbeden eğilip kurtuldu ve askerin boğazına bir dirsek attı. Hedefi tam isabet tutturdu. Asker öğürüp geriye doğru sendeledi, iki büklüm oldu ve boğazını tuttu. Darius kılıcının kabzasını kaldırdı ve bunu askerin savunmasız kalan sırtına indirip onu yüz üstü yere devirdi.

      Tam o sırada,  diğer asker saldırdı ve Darius etrafında dönüp kılıcını kaldırarak suratına doğru gelen sert bir darbeyi savuşturdu. Ama asker ona hücum etmeye devam ederek Darius’u sert bir biçimde sırt üstü yere yıktı.

      Asker üstüne çullanınca, Darius göğüs kafesinin ezildiğini hissetti ve ikisi birden büyük bir toz bulutu arasında sert toprak zemine düştü. Asker kılıcını bırakıp ellerini uzattı ve parmaklarıyla Darius’un gözlerini çıkarmaya çalıştı.

      Darius adamın bileklerini tuttu, titreyen elleriyle karşı koymaya çalıştı, ama başaramadı. Bir an önce bir şey yapması gerektiğini anladı.

      Dizlerinden birini kaldırdı ve dönüp adamı tan tarafa itmeyi başardı. Bunu yaparken, aynı anda aşağı uzandı ve adamın kemerinde


Скачать книгу