Suçlunun bu adam olduğunu söylemiştim. Yüzleğ konusunda asla yanılmam ve senin heğ tağafında kocaman soğu işağetleği göğüyoğum, Matey.

      (Matey de onun her yanında Ğ’ler gördüğünü söyleyebilir ama hazırcevaplığın sırası değildir.)

      Derin bir pişmanlık içindeyim.

      (Sert)

      Eminim öylesindir.

      (Nadiren bu kadar uzun süre sessiz kalır.)

      Bizi endişelendiren şeyin yüzüklerimiz olmadığını söyleyebiliriz. Yüzükler sadece bir araçtı, Matey. (Kadınların telaşı, daha ilginç bir noktaya vardıklarını gösterir.)

      Aynen öyle. Başka bir deyişle, telgraf gönderilecek ama…

      (Matey başını kaldırır.)

      Ama biz hanımların ortak özelliğini söylersen, göndermeyebiliriz.

      Yalnızca biz hanımların değil; bu evdeki tüm misafirlerin ortak özelliğini söylemelisin.

      Bir haftadır buradayız ve şöyle düşünüyoruz: Lob hiçbirimizi iyi tanımadığı halde bizi davet etti. Dolayısıyla, davetinin sebebini merak etmeye başladık. Ağzından alabildiklerimizden şunu çıkardık:

      Bizi evine davet etti; çünkü ortak bir yanımız olduğunu sanıyor.

      Fakat ne olduğunu söylemiyor.

      (Joanna’dan biraz uzaklaşarak)

      Oysa bizim kadağ biğbiğinden fağklı insanlağ olamaz.

      (Minnettardır.)

      Gerçekten olamaz.

      Ortak noktamızın ne olabileceğini düşünmekten geceleri uyuyamıyoruz, Matey.

      (Özetleyerek)

      Ama senin bildiğinden eminiz. Bize söylemezsen… kodesi boylarsın.

      (Artan bir huzursuzlukla)

      Ne demek istediğinizi anlamıyorum, hanımlar.

      Tabii ki anlıyorsun.

      Efendinin çok tuhaf biri olduğunu kabul etmelisin.

      (Kıvranır.)

      Biraz garip biridir, hanımefendi. Zaten bu yüzden herkes ona Bay Lob yerine Lob der.

      Öyle tuhaf biri ki bizi korkunç bir deney için buraya davet etmiş olması sinirlerimi bozuyor.

      (Matey ürperir.)

      Sen de öyle düşünüyor gibisin!

      Hayır, hanımefendi. Ben… yani o…

      (Söyleyecek kelime bulamaz.)

      Gelmemeliydiniz, hanımlar. Buraya gelmemeliydiniz.

      (Bir an için kadınların durumuna kendi halinden çok üzülür.)

      (O da gelmemeliydi.)

      Ne demek istiyorsun sen şimdi?

      Hiçbir şey, hanımım. Sadece, düşündüğü gibiyseniz niye geldiniz ki?

      Düşündüğü gibi mi?

      Düşündüğü gibi olan ne? Şimdi bir şeyler anlamaya başlıyoruz sanki.

      (Ketum)

      Hiçbir fikrim yok, hanımefendi.

      (Bu noktadan itibaren Ğ’ler akıllı okuyucularımız tarafından sağlanmalıdır.)

      O halde Lob’un bizimle ilgilenmesinin nedeni, erdemimiz değil mi?

      (Düşüncesizce)

      Hayır, leydim. Ah hayır, leydim. (Bu, olumsuz bir etkiye neden olur.)

      Yine de biliyorsun ki pek sevimlidir efendin.

      (Kendini kaptırmış)

      Öyledir, hanımefendi. Dünyanın en sevimli iblisidir. Şey, affedersiniz, hanımefendi.

      Özür dilemene gerek yok, çünkü söylediğin bir bakıma doğru. Bahçedeki çiçeklerini nasıl sevdiğini, onlarla konuştuğunu, sırf büyüsünler diye dil döktüğünü gördüm.

      (Belki de yanlış bir sıfat kullanarak) Gerçekten ilahi bir bahçe adeta.

      (Hepsi birden gözünü kırpmayan düşmana bakarlar.)

      (Diğerlerinden fazla kandırılmış değildir.)

      Ay ışığında ne kadar da güzel gözüküyor. Güller, her yerde güller var.

      (Rüyada gibi)

      Gençken böyle bir şapkam vardı.

      Lob öyle harika bir bahçıvan ki şapka bile yetiştirebileceğini düşünüyorum.

      (Sorduğuna pişman olacaktır.)

      Gerçekten de harika bir bahçıvan. Ama yaşına uygun mu bu? Kaç yaşında bu arada?

      (Kaçamaklı)

      Söylemiyor hanımefendi. Bence kaç yaşında olduğunu öğrenirlerse polis işe karışabilir diye korkuyor. Köyde yetmiş sene evvelinden onu tanıdıklarını ve o günden bugüne hiç değişmediğini söylüyorlar.

      Saçma.

      Haklısınız hanımefendi ama usturalarına ne demeli?

      Usturaları mı?

      Siz usturaları bilmezsiniz hanımefendi, evli değilsiniz çünkü; affedersiniz, yani henüz evli değilsiniz. Ama evli bir kadın, usturalarının sayısına bakarak bir adamın yaşını çıkarabilir. (Biraz korkmuştur.) Usturalarını gördüyseniz eğer, yeni moda jiletlerden tutun da o eski ve korkunç tıraş bıçaklarına kadar ne çok aleti olduğunu fark etmişsinizdir. Çağlar boyunca bunlarla yüzünü nasıl kazıdığını hayal edebiliyor insan.