Siyah İnci. Анна Сьюэлл

Читать онлайн книгу.

Siyah İnci - Анна Сьюэлл


Скачать книгу
ucundan sarkan bir püskül vardı. Tatillerimizden birinde meyvelikte, nasıl bir kazayla kuyruğunu kaybettiğini sormaya cesaret ettim. “Kaza mı!” diye homurdandı sinirli bir bakışla. “Kaza falan değildi. Zalimce, utanmadan, soğukkanlılıkla yapılan bir eylemdi! Gençken şu zalim şeylerin yapıldığı yere götürüldüm. Bağlandım ve düğüm yaptılar ki böylece kıpırdamayayım ve sonra geldiler ve güzel uzun kuyruğumu, canlı canlı etimden kemiğimden kestiler ve aldılar.”

      “Ne korkunç!” dedim.

      “Korkunç! Çok korkunçtu! Ancak korkunç olan şey, çok uzun sürse de ve çok kötü olsa da sadece acı değildi, her ne kadar kötü bir durum olsa da sadece en güzel süsümün benden alınışının alçaklığı da değildi, şuydu: Yan taraflarımdaki sinekleri ve arka bacaklarımı nasıl fırçalayabilecektim artık? Siz, kuyrukları olanlar, hiç düşünmeden kuyruğunuzla sinekleri kaçırıveriyorsunuz ve üzerinizde kalmalarının, sürekli ısırmalarının ve onları kovacak hiçbir şeyinizin olmamasının nasıl bir işkence olduğunu söyleyemezsiniz. Size söyleyebilirim ki bu durum, hayatımın hatası ve kaybı ama Allah’a şükürler olsun! Artık böyle şeyler yapmıyorlar.”

      Zencefil “Peki o zamanlar neden böyle bir şey yapıyorlardı?” dedi.

      “Moda yüzünden!” dedi yaşlı at ayağını yere vurarak. “Moda yüzünden! Eğer bunun ne demek olduğunu biliyorsanız durumu anlarsınız. Benim zamanımda kuyruğu bu utanç verici şekilde kesilmemiş tek bir soylu at bile yoktu. Sanki bizi yaratan ve her şeyi bilen Allah ne istediğimizi ve neyin güzel duracağını bilmiyormuş gibi…”

      Zencefil “Sanırım Londra’da, kafamıza kayışla bağlanan ve eziyet çektiren şu gemler de moda yüzündendi.” dedi.

      “Tabii öyle.” dedi yaşlı at. “Benim kanaatimce, moda, dünyadaki en acayip şeylerden birisi. Şimdi, örneğin, köpeklere nasıl davrandıklarına bakın. Kuyruklarını daha cesur görünsünler diye kesiyorlar ve kulaklarını daha kurnaz görünsünler diye bayağı koparıyorlar; gerçekten! Bir zamanlar çok değerli bir dostum vardı, kahverengi bir Terrier. Ona Gökyüzü derlerdi. Bana o kadar düşkündü ki benim odamdan başka yerde uyumazdı. Yatağını yemliğin altına yapardı ve her tatlı köpek yavrusu kadar şeker beş yavrusu vardı. Hiçbiri ölmemişti çünkü hepsi iyi bir türdendi. Gökyüzü, onlarlayken o kadar mutluydu ki!.. Gözlerini açtıkları ve gezmeye başladıkları zaman görmeliydiniz. Ancak bir gün bir adam geldi ve hepsini götürdü. Onları ezerim diye korktuğunu düşündüm ama öyle değildi. Akşam, zavallı Gökyüzü, onları tek tek ağzında taşıyarak geri getirdi, yavrular eskiden oldukları gibi mutlu değildi, acınası şekilde yaraları kanıyor ve ağlıyorlardı. Hepsinin de kuyruğunun birazı kesilmişti; güzel küçük kulaklarının yumuşak kapakları da… Anneleri onları nasıl da yalıyordu, nasıl da üzülmüştü zavallı şey! Asla unutmayacağım. Yavrular, zamanla iyileşti ve acıyı unuttu ama tabii ki kulaklarının nazik kısımlarını tozdan ve yaralanmadan korusun diye orada olan güzel yumuşak kapaklar sonsuz kadar gitmişti. Neden daha kurnaz dursunlar diye kendi çocuklarının da kulaklarını kesmiyorlar? Neden kendi burunlarını daha cesur dursunlar diye kesmiyorlar? Kişi kendisine yapılmasını istemediği şeyi bir diğerine de yapmamalı. Tanrı’nın yarattıklarına nasıl eziyet ederler ve onları nasıl bozarlar, ne hakları var buna?”

      Bay Oliver, yaşlı olsa da sinirli bir attı ve söylediği her şey, benim için, o kadar yeni ve korkunçtu ki kafamda adamlara dair daha önce hiç sahip olmadığım kötü düşünceler üretmeye başladığımı hissettim. Tabii ki Zencefil daha da heyecanlıydı. Gözleri parlıyordu, burnundan soluyordu. Kafasını geriye savurdu ve adamların, zalim ve aptal olduğunu söyledi.

      “Aptallar hakkında kim, ne diyor?” diye sordu, alçak dalında sırtını kaşıdığı eski elma ağacından dönen Merrylegs. “Kim aptallar hakkında konuşuyor? Bence bu çok kötü bir kelime.”

      “Kötü kelimeler, kötü şeyler için vardır.” dedi Merrylegs ve Zencefil’e, Bay Oliver’ın söylediklerini anlattı. “Hepsi de doğru.” dedi Merrylegs üzülerek. “İlk yaşadığım yerde köpeklere yapılan bu şeyleri defalarca gördüm. Ancak burada bunu konuşmayacağız. Siz de biliyorsunuz ki sahibimiz de John da James de bize her zaman iyi davrandılar. Adamlara karşı kötü konuşmak böyle bir yerde adil ya da şükranlı olmaz. Siz de biliyorsunuz ki bizimkilerin dışında da iyi sahipler ve seyisler var. Tabii bizimkiler en iyileri.” Tatlı, küçük Merrylegs’in oldukça doğru olduğunu bizim de anladığımız bu olgun konuşması hepimizi sakinleştirdi, özellikle de sahibine çok düşkün olan Bay Oliver’ı… Konuyu değiştirmek için, “Biriniz, bana gözlüklerin işlevini söyleyebilir mi?” dedim.

      “Hayır!” dedi Bay Oliver kısaca. “Çünkü hiçbir kullanım amaçları yok.”

      Adalet, her zamanki sakin sesiyle, “Onlar…” dedi. “Atların ürkmesini, korkmasını ve böylece kazaya sebep olmalarını önlemek amacıyla var.”

      “Peki o zaman binek atlarına, özellikle de bayanların bindiklerine takmamalarının sebebi ne?” dedim.

      Sakince “Bir sebebi yok.” dedi. “Sadece moda! Atın kendi yük ya da binek arabasının tekerleklerini ya da arkadan gelen arabayı görünce korkacağını ve kaçacağını söylerler. Ancak tabii ki ata binildiğinde sokaklar kalabalıksa at her hâlükârda etrafını görür. Kabul ediyorum bazen o kadar yaklaşıyorlar ki hiç hoş olmuyor ancak biz kaçmayız. Biz buna alışkınız, anlayabiliyoruz. Eğer gözlükleri takmak zorunda bırakmasalardı biz kendimiz takmayı istemezdik. Orada ne olduğunu, neyin ne olduğunu bilmeliyiz ve böylece her şeyin anlamadığımız garip parçalarını gördüğümüz zamankinden daha az korkmuş oluruz.”

      “Tabii ki gençken canı yanmış ya da korkmuş bazı gergin atlar için bu yol daha iyi olabilir. Ancak hiçbir zaman gergin olmadığım için bir şey söyleyemeyeceğim.”

      “Sanırım…” dedi Oliver. “Gözlükler geceleri çok tehlikeli oluyor. Biz, atlar, karanlıkta, adamlardan daha iyi görebiliyoruz. Eğer atların görüşleri kısıtlanmasaydı pek çok kaza hiç gerçekleşmezdi. Birkaç yıl önce, hatırlıyorum da karanlık bir gecede, iki atıyla dönen bir cenaze arabası vardı. Tam da Çiftçi Sparrow’un evinin yakınlarında, gölcüğün yola yakınlaştığı kısımda tekerlekler kenara çok yanaştı ve cenaze arabası suya daldı. İki at da boğuldu ve sürücü, neredeyse kurtulamıyordu. Tabii ki bu kazadan sonra kolayca görülebilecek sağlam beyaz bir set konuldu. Ancak eğer bu atlar yarım görüyor olmasaydı kendileri, kendilerini kıyıdan uzakta tutardı ve hiçbir kaza olmazdı. Sen buraya gelmeden önce sahibimizin arabası suya daldıktan sonra ‘Eğer sol taraftaki lamba patlamış olmasaydı John yol işçilerinin açtığı deliği görürdü.’ diyorlardı. Evet, görebilirdi, ama eğer yaşlı Colin gözlük takıyor olmasaydı yaşlı bir at olarak tehlikeden kaçma bilgisine sahip olduğu için lamba olsun olmasın deliği görürdü. Colin’in canı çok yandı, araba parçalandı ve John’ın kurtuluşu da tam bir mucize oldu.”

      Zencefil, bir yandan burun deliklerini kıvırırken bir yandan da şöyle diyordu: “Şunu söylemeliyim ki çok bilge olan bu adamlar, gelecekte tayların gözleri yanlarda değil de alınlarının ortasında olarak doğması emrini verseler yeridir. Bu adamlar, her zaman, doğayı geliştirip değiştirebileceklerini ve Tanrı’nın yarattığını tamir edebileceklerini düşünüyorlar.”

      Konu yine kötü bir yere doğru gidiyordu. Merrylegs, bilgili, küçük suratını kaldırıp şöyle dedi: “Size bir sır vereceğim. Bence John gözlükleri onaylamıyor. Bir gün gözlükler hakkında sahiple konuşurken duydum onu. Sahip şöyle diyordu: ‘Eğer atlar gözlüklere alıştıysa belki onları çıkarmak tehlikeli olabilir.’ John da ‘Bazı yabancı ülkelerde olduğu gibi taylar gözlüksüz


Скачать книгу