Üç Silahşörler. Александр Дюма
Читать онлайн книгу.bir fareye bulaşacak kedilere acırım.”
Delikanlının kapıya vurmasıyla birlikte gürültü kesildi ve kapı açıldı. Dartanyan kılıcını çekmiş vaziyette Mösyö Bonacieux’un evine daldı.
Bunun üzerine Bonacieux’un talihsiz evinde yaşayanlar, komşular ile birlikte çığlıklar, kılıç sesleri işittiler. Mobilyalar parçalanıyordu. Gürültü üzerine pencerelerine koşanlar siyah giyen dört adamın kapıdan çıktığını değil, korkak kargalar misali kaçtığını gördüler. Zemine ve mobilyalara tüylerini yani pelerinlerinden parçalar bırakarak kaçtılar hem de. Dartanyan çok fazla zorlanmadan onları yenmeyi başarmıştı. Çünkü içlerinden sadece biri silahlıydı, o da kendini üstünkörü savunmuştu. Diğer üçü Dartanyan’a sandalyeler, tabureler ve kap kacakla saldırmış olsalar da Gaskonlunun kılıcıyla attığı bir kaç çizik onları korkutmaya yetmişti. Mağlup olmaları için o dakika yeterli olmuştu. Dartanyan muharebe alanının galibiydi.
İsyanlara ve kargaşaya alışkın Parislilere özgü bir soğukkanlılıkla pencereye koşan komşular siyah giyinmiş dört adamın kaçtığını görür görmez pencerelerini kapattılar. İçgüdüleri olayın sonuçlandığını söylüyordu ve vakit geç olmaya başlamıştı. O zamanlar, tıpkı şimdi olduğu gibi, Lüksemburg Mahallesi sakinleri erkenden yatmaya giderlerdi.
Madame Bonacieux ile baş başa kalan Dartanyan, kadına döndü. Zavallı bıraktıkları gibiydi, koltukta yarı baygın yatıyordu. Dartanyan hızlı bir bakışla kadını inceledi.
Yirmi beş – yirmi altı yaşlarında hoş bir kadın olan Madame Bonacieux siyah saçlı ve mavi gözlüydü. Hafif kalkık burunluydu ve teni mermer misali beyazdı. Yine de kendisini bir hanımefendiden ayıran bazı özellikleri göze çarpıyordu. Beyaz elleri pek narin değildi. Ayakları ise soylu bir kadınınkine benzemiyordu. Bahtına Dartanyan bu incelikleri henüz tanımıyordu.
Dartanyan kadını incelediği sırada yerde gördüğü patiska mendili alışkanlığı üzere aldı. Aramis’in nerdeyse boğazını kesmesine sebep olan armayı tanıyıverdi.
Delikanlı artık üzerinde arma olan mendillere karşı tedbirli davranmaya başlamıştı. Bu sebepten mendili Madame Bonacieux’un cebine koydu.
O sırada kendine gelen Madame Bonacieux gözlerini açtı ve korkuyla etrafına bakındı. Evin boş olduğunu ve kurtarıcısıyla baş başa olduğunu fark edince de gülümseyerek elini uzattı. Dünyanın en tatlı gülüşüne sahipti.
“Ah, mösyö!” dedi. “Beni kurtardınız, müsaade edin size teşekkür edeyim.”
“Madam!” dedi Dartanyan. “Benim yerimde hangi beyefendi olsa aynısını yapardı. Bana teşekkür etmenize gerek yok.”
“Ah, evet mösyö! Evet. Size nankör birine yardım etmediğinizi kanıtlayacağım. Peki ilk başta soyguncu olduğunu düşündüğüm bu adamlar benden ne istiyorlar? Mösyö Bonacieux neden burada değil?”
“Madam bu adamlar herhangi bir soyguncudan çok daha tehlikeliler. Çünkü onlar Kardinal’in adamları. Mösyö Bonacieux’a gelince. Kendisi burada değil çünkü dün Bastille Hapishanesi’ne götürüldü!”
“Kocam Bastille’de mi!” diye haykırdı Madam Bonacieux. “Aman Tanrı’m! Ne yaptı? Zavallı adam, kendisi masum biridir.”
Bu arada belli belirsiz bir gülümseme hâlâ korkmakta olan kadının yüzünü aydınlattı.
“Ne mi yaptı hanımefendi?” dedi Dartanyan. “Sanırım tek suçu aynı anda sizin kocanız olma talihine ve talihsizliğine sahip olması.”
“O zaman biliyorsunuz demek ki beyefendi.”
“Evet hanımefendi, kaçırıldığınızı biliyorum.”
“Peki kim tarafından? O kişiyi tanıyor musunuz? Eğer biliyorsanız bana söyleyin.”
“Kırk – kırk beş yaşlarında, siyah saçlı, esmer, sol şakağında yara izi olan bir adam tarafından.”
“Bu o, peki adı ne?”
“Adı ne mi? Bunu bilmiyorum.”
“Peki eşim kaçırıldığımı biliyor mu?”
“Daha sonra kaçıran kişi tarafından mektupla bilgilendirildi.”
“Peki kendisi…” dedi Madam Bonacieux hafiften utanarak, “Bunun sebebini biliyor mu?”
“Bunu politik bir sebebe bağlıyor.”
“Ben de ilk başta onun gibi düşündüm. O zaman sevgili Mösyö Bonacieux benden bir an için şüphe etmedi demek!”
“Tam tersine madam, sizin ahlakınızla en önemlisi de sevginizle övünüyor.”
Pembe dudaklarından belli belirsiz bir gülümseme geçti.
“Peki.” dedi Dartanyan. “Kaçmayı nasıl başardınız?”
“Beni yalnız bıraktıkları bir an fırsatı değerlendirdim. Çünkü kaçırılma sebebimin ne olduğunu sabahtan beri biliyordum. Çarşaflardan faydalanarak pencereden aşağı indim. Daha sonra eşimin evde olacağını düşündüğümden aceleyle geldim.”
“Onun korumasına sığınmak için mi?”
“Ah, hayır! Zavallı adam. Kendisinin beni savunamayacağını biliyorum. Ama başka türlü yardımı dokunabilir diye onu bilgilendirmek istedim.”
“Hangi konuda?”
“O benim sırrım, bu yüzden size söylememem gerekiyor.”
“Ayrıca…” dedi Dartanyan, “Bunu söylediğim için bağışlayın hanımefendi ama koruyucunuz olsam da tedbirli davranmamız gerekiyor. Buranın sırları konuşmak için uygun bir yer olmadığını düşünüyorum. Kaçmasına sebep olduğum adamlar daha güçlü bir şekilde geri dönebilirler. Bizi burada bulurlarsa mahvolduk demektir. Üç arkadaşıma haber yolladım ama evdeler mi bilmek mümkün değil.”
“Evet! Evet, haklısınız!” dedi ürkmüş kadın. “Kaçalım ve kendimizi kurtaralım.”
Bu sözler üzerine Dartanyan’ın koluna girerek onu çekmeye çalıştı.
“Peki ama nereye kaçacağız?”
“İlk olarak şu evden kurtulalım, gerisini düşünürüz.”
Kapıyı kapatma zahmetine girmeyen genç adam ve genç kadın St. Sulpice’e kadar durmadan ilerledi.
“Peki, şimdi ne yapacağız ve sizi nereye götürmemi istersiniz?” diye sordu Dartanyan.
“Size nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum.” dedi Madam Bonacieux. “Niyetim Mösyö Laporte’u kocam vasıtasıyla bilgilendirmekti. Böylece son üç günde Louvre’da ne olup bittiğini, oraya gitmemin bir tehlike yaratıp yaratmayacağını anlayabilecektim.”
“Ama ben…” dedi Dartanyan, “Mösyö Laporte’u bilgilendirebilirim.”
“Buna şüphe yok ama ufak bir sorun var. Mösyö Laporte Louvre’da tanınır ve geçiş hakkı vardır. Ama siz orda tanınmıyorsunuz ve kapı size kapanır.”
“Ama…” dedi Dartanyan, “Louvre’un girişinde size sadık bir görevli vardır ve söyleyeceğiniz parola sayesinde…”
Madam Bonacieux, genç adama samimiyetle baktı.
“Eğer size şifreyi söylersem…” dedi. “Kullanır kullanmaz unutacak mısınız?”
“Şerefim üzerine yemin ederim ki…” dedi Dartanyan. Bunları söylerken öylesine samimiydi ki ona inanmamak elde değildi.
“O zaman size inanıyorum. Cesur bir delikanlıya