Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan. Анонимный автор

Читать онлайн книгу.

Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan - Анонимный автор


Скачать книгу
arasına yatarak gözlerimi açmayasıca yumarsam mezarlıkta yatan öbür ölülerin suçları gibi suçumun bağışlanıp unutulacağını hissediyordum.” (Dağcı, 2016: 22)

      Kovalaş- fiili, TDK’nun Güncel Türkçe Sözlüğünde yer almayan Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğünde ise metindekinden farklı anlamlandıran bir kelime olarak karşımıza çıkmıştır. Ağız sözlüğünde Birkaç kişi bir olup birini çekiştirmek şeklinde tanımlanan fiil, metinde kovalamaca oynamak ya da koşuşturmak anlamında kullanılmıştır. Bir kaç kişi bir olup birini çekiştirmek. (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5bcda547223ab3.55356055)

      “Ve benimle kovalaşmazdı bağın asmaları arasında.” (Dağcı, 2016: 62)

      Türkiye Türkçesiyle ilgili sözlüklerde yer almayan kelimelerden biri de şüphesiz temel anlamının dışında kullanılan “hiçsizlik” kelimesidir.

      “Ölüm, bir hiçsizlikse eğer, ben ölüydüm.” (Dağcı, 2016: 89)

      Bunun gibi +lIk ekinin iki kez kullanılmasıyla ortaya çıkan bir türev de Türkçede kullanılmayan bir kelime olarak karşımızdadır.

      “Giyersem mavi pantolonun ütüsü bozulacak, lacivert gömlek hele yeni ayakkabılar, yitireceklerdi yenilikliğini.” (Dağcı, 2016: 101)

      Türkiye Türkçesinde olmayan kelime grupları:

      Kelime gruplarıyla ilgili olarak dikkat çeken noktalardan biri ise kelime grubunun kuruluş düzeninde herhangi bir fark olmamakla beraber grubu oluşturan kelimelerde görülen ayrılıklardır.

      –“İşte!…İşte!… Geleyatır/Ayağında kırmızı katır/ Geleyatır Çora Batır!” (Dağcı, 2016: 14) örneğinde tasviri fiil yapısında olup şimdiki zamanı karşılayan gele yatır yapısı, standart Türkçeden ayrılık gösterir.

      Bunun gibi; mezar taşı yerine baştaşı, her gün her gün yerine gün günü, kurbanlık kuzu yerine bayramlık kuzu, başını eğmek yerine başını bükmek, kaş göz işareti yerine baş göz işareti yapılarının kullanılması bu duruma örnek olarak gösterilebilecek yapılardandır.

      “Bir tek mezar, bir tek baştaşı kalmamıştı mezarlıkta; taze mezarlar bile kazılıp yerle bir edilmişlerdi…” (Dağcı, 2016: 22)

      “Hayır. Ayın ışığında mezarlık meşelerinin ölümsü aklığı, bir kanser gibi çevreye yayılıp beni de kolları arasına alacaktı, içime içime işleyecekti, burada uzun süre kalırsam.” (Dağcı, 2016: 24)

      –“Kızı Saniye’si için beni gözde tutması sır değildi ki!” (Dağcı, 2016: 15)

      –“Seni öyle gün günü duada gördükçe çileden çıkıp “Anne, günün birinde bizim sakacı delirir de buraya girip Kuran’ını okurken şu minderin üstünde seni boğmak isterse, “Tanrı gelip kurtarır mı seni acaba?” diye sorasım geliyordu.” (Dağcı, 2016: 32.

       Dışarda yalama ayaz. Araba mı çıkar bu kış kıyamet içinde Kantar’a?” (Dağcı, 2016: 51)

      Bayramlık bir kuzu gibi yürüdüm.” (Dağcı, 2016: 56)

      Başını büküp sorduğun zamanlar da duymazlıktan geliyor, ya da baştan savma bir cevap veriyordum sana.” (Dağcı, 2016: 115)

       İsmail Bouylu baş-göz işaretiyle eşine çocukları yatıştırmasını emretti…” (Dağcı, 2016: 83)

      Türkiye Türkçesinden farklı çekimler:

      Türkiye Türkçesinde fiillerin birleşik çekiminde dilek-şart ve istek kipinin şartıyla, emir kipinin hikâye, rivayet ve şart çekimleri yer almamaktadır (Banguoğlu, 1990: 444-445). Aslına bakılacak olursa Türkiye Türkçesinde de kullanımı olan emir kipinin hikâye çekimi, elimizdeki eserde çok açık bir biçimde geçmişe yönelik isteği ifade etmektedir.

      –“Tren beni senin olduğun yerlere götürsün istiyordum. Durmasındı istasyonlarda. Yol alsındı hep. Hızlı hızlı kentin yüksek binaları üzerinden bir uzay gemisi gibi geçsindi; dağları, bozkırları, stepleri aşsındı; kısalsındı ikimizi ayıran uzaklıklar. Oysa biliyorum, ulaşılmaz bir yerdesin sen; bizi birbirimizden ayıran sadece uzaklıklar da değil, zaman Anne…” (Dağcı, 2016: 12)

      Cengiz Dağcı’nın bu eserinde görülen geçmiş zaman eki ve de- fiilinin geniş zaman ikinci teklik kişi çekimiyle kurulan yapı, görülen geçmiş zamana biraz daha güç vermek, pekiştirmek için kurulmuş izlenimi vermektedir.

      –“Kızlar dedim de Ayvasıllı Emine teyze geldi aklıma. Hatırlıyorsun değil mi? Hatırlıyorsun tabii. Kızıltaş’ta her yaz sonu tütünleri kırma, üzümleri devşirme işleri sona erince bizleri ziyarete gelirdi, kızı Saniyesi’yle. Ama nasıl bir fiyakayla! Faytonların en göze batanını kiralardı Yalta faytoncuları arasından, bütün bir gün için. Kira parası üstüne bir sepet dolusu da üzüm verirdi faytoncuya, karşımızda nezaketli davransın, faytondan inmesine yardım etsin diye. Fayton gelip evimizin önünde durduğu zaman kuşlar ötüşmeye başlardı dersin; ağaçlar çiçekler, çimler gülerdi dersin.” (Dağcı, 2016: 15)

      –“Onlar faytona binip Yalta’ya gidince garip bir sessizlik çökerdi evimize. Çıt çıkmazdı. Ölüler yatardı dersin odalarda. Sen de konuşmazdın.” (Dağcı, 2016: 16)

Türkiye Türkçesinde farklı anlam ve işlevde kullanılan kelimeler:

      Cengiz Dağcı’nın eserinde bazı kelimeler, Türkiye Türkçesinden biraz daha farklı anlamda ve işlevde kullanılmışlardır. Mesela, dost kelimesi, sevgili, yar anlamında kullanılmıştır. Bu kelime bu anlamıyla Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde aşağıda da görüldüğü gibi yer almamıştır. Belki beşinci anlamı bu kullanıma denk gösterilebilir ama Kubbealtı Lügatinde ikinci anlam olarak açıkça verilmiştir.

      1. isim Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı “Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın” – Âşık Veysel 2. Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo “Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir delikanlı.” – H. R. Gürpınar 3. Sahibine sevgi gösteren hayvan” Köpek insan dostudur.” 4. Bir şeye aşırı ilgi duyan, koruyan kimse “Kitap dostu.” 5. sıfat İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan. (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5bcda69cb18102.71377797)

      2. Birini riyâsız ve samîmî duygularla seven, her bakımdan kendisine güvenilir kimse, enis. Karşıtı: DÜŞMAN.Merhum Vefik Paşa dostumdu (Ahmet Hâşim). O mutlu devrede Itrî’ye en yakın dost / Işıklı dantelâlar bestekârı Hâfız Post (Yahyâ Kemal). 2. Sevgili, yâr: Âşık olan gül gönderir dostuna (Karacaoğlan). Seherden uğradım dostun köyüne / Hoş geldin sevdiğim in dedi bana (Karacaoğlan). 3. Bir şeye çok yakın ilgi duyan kimse [Bu anlamda kelime isim


Скачать книгу